Hamsa’nın Gelişimi

Fâtımâ’nın Eli ya da Hamsa adı verilen güvenlik sistemlerinin günümüze kadar nasıl geliştiğini /gelişmekte olduğunu incelemek isterseniz, doğru yerdesiniz. Öncelikle, “nazar” ya da “nazır” kelimelerinin arapça olduklarını ve “bakmak, görmek” gibi anlamlara geldiğini hatırlatalım. Türkçe’ye “göze gelmek” gibi naifçe bir…

Geceden Sabaha

Kalakaldı otel odasında. Yalnız, hissiz, kimsesiz. Bembeyazdı her şey. Pek çok geceler pek çok olaya şahit olmuş sırdaş otel perdeleri, yere atılmış bol taşlı gelinliği, yatağın hemen dibine kıvrılmış külotu, berjerin üzerine fırlatılmış duvağı, biri yan yatmış biri hâlâ ayakta…

Size Kaç Doğru Lazım

Buraya kaçıncı gelişim bilmiyorum. Ama o yokken ilk kez dolaşıyorum eskimiş parkelerin üzerinde.  Ellerim, yarısı çürümüş duvar kâğıtlarının üzerinde geziniyor. Her şey tozlu, her şeyin üzerinde eskiliğin o müthiş hüznü. Ne kadar tozlanmışsa eşyalar, sanki o kadar üzgünmüş gibi gelir…

Koyu Yeşil Çanta

–          Kolları kısa bunların, etekler de öyle; çıkar hemen çantadan. –          Ama ben bunları çok seviyorum. –          Bana bak! Yırtarım onları şimdi cart diye. Benim dediklerim götürülecek. –          Orada da evde giyerim anne, götüreyim işte. Yanıt yerine kısa kısa soluklanmalar,…

Otlu Peynir

Güneşten önce uyandım. Heyecandan gözüme uyku girmemişti; sabaha kadar yatakta döndüm durdum. Üniversite arkadaşları buluşacağız. Yıllar geçmişti aradan. Kim bilir herkes ne kadar değişmişti bunca zaman içinde. Fakat onun sesindeki coşku hâlâ aynıydı. Kim mi?  Hülya. İstanbul’a döndüğümü öğrendiğinde tüm…

Unutlarım

İz bırakmışım nefes aldığım her şehirde Dizlerim titrerdi düşündükçe kalışlarını Kimseler duymasın diye adını gizlerim Kim derdi ki bana rüzgâr olduğun kanatlarla Başka diyarlara uçacaksın. Kimseler duymasın diğer adını Hislerim muğlak, kayıp Gezmedik mi sanki her noktasını cennetin Kim derdi…

İnsanın Buğday Kaderi

Sistemin kendisi, büyük ağır taş değirmen Habersiz, buğday taneleri, taş üstünde dönerken Yanındakine caka satacağım sevdasıyla, Sırası gelince, usulca ezilen Un olup, çuvallara (kefenlere) giren Ey olgun başak, bilgiyle doldukça insan da, senin gibi başını eğer! Cahil insan toy olduğu…

Kuyruk

Kırık makas kesmiyor sandım Dağılmış kaslarım erimiş şeker kıvamı Ağıma takılan her balık olur mu razı ölüme Bu kaçıncı merdivendir düşerek çıktığım Yıkmak aslında bazen iyi bazen kötü Hayaller mi duvarlar mı neden bunca gürültü Yakmak atmaktan daha erdemli kıymetli…

Yol

Yol ilerlemeye başladı Ve etrafında ağaçlar var yolun Henüz kamuya açılmamış yol Hâlâ kenarı ağaçlı. Aydınlığa gidiyor yol Ayrımında bir ayna, Aynada eli silahlılar Aynanın karşısında ise sadece kalem tutan insanlar “Ben yazıyorsunuz sanıyordum!” dedi Durdum, kulak kesildim Ama o…

Hayata Güvenmek

İnsanlığın çoğu için kabul etmesi her ne kadar duygusuzca gelse de bizler analiz mekanizmalarından başka bir şey değiliz. Yaptığımız her hareketin bir anlamı ve beklentisi var. Kendine güveni yüksek olduğu düşünülen insanları, şimdi bir de hayata güveni yüksek olarak ele…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.