Lekeli elleriyle kaldırdı ceviz sandığın kapağını. Odayı, yıllardır özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen defne yaprağı kokusu sarmıştı. Kurumuş parçalanmıştı yapraklar, eline aldığında un ufak oldular. “Hayatım da böyle ufalandı gitti” diye düşündü. Açmaya eli, bakmaya gönlü varmadığı eşyalara baktı. Her biri de…
Görünmeyen İp
Küçük kız, elinde iki parçaya ayrılan şeye baktı, sahip olduğu tek oyuncağına… Ağlamakla ağlamamak arasındaki yolda gidip geliyor, boğazına yerleşen yumruk kalp atışlarını hızlandırıyordu. Evin içinden yükselen bir ses adını söylüyordu kızın. Çok derinlerden gelen o sese yöneldi. Sesin sahibi…
Sanrı
Hafif bir baş ağrım var bugün. Sesim kısık değil boğuk, sanki aylardır konuşmamışım kimseyle. Odadaki duvar saati durgun, tıpkı benim gibi. Oturduğum sandalyenin süngeri erimiş, oturdukça rahatsızım. Çoraplarımın lastiği gevşemiş, pijama eskimiş. Sanki yüzyıldır aynı yerdeyim. Aynı yerde, aynı hisler…
Işığa Uzanmak
Önce ışığı gördü, bu sefer her zamankinden farklı. Sonra o ışık, karanlığın içinde iki ışığa bölündü. Koku tanıdıktı, hisler tanıdık, sesler tanıdık… Parlak ışık, eğilmiş mavi mavi bakıyordu ona. O kadar güzeldi ki o ışık olmak istedi. Onun gibi kokmak,…
Münferit
“Ben gidiyorum.” dedi adam. “Ama seni terk etmiyorum.” Söyleyecek başka bir şeyi yokmuş gibi sessizdi. “Neden?” diye sordu kadın, adamın ardından. “Hani çok seviyordun? Her şey bu kadar güzelken… Neden?” Boğazı düğümlenmişti. Sustu kadın. Adamın yüreğindeki düğümleri görememişti. Adam, birkaç…
Düşünce
Soğuk iliklerine kadar işlemişti. Kahve dükkânının içerisinde boş masalar vardı ancak yalnız kalıp düşünmek istediği için dışarıda oturmayı tercih etti. Kahvesini yudumlarken bir yandan göle bakıyor bir yandan da altıpatlar silahıyla uğraşıyordu. Yalnızca bir kurşunu kalmıştı. Düşünmek istiyordu ancak konuya…
Paylaşmak
“Şiirler benim olsun, öyküler ve romanlar senin.” dedi adam. Kadının suskunluğunu “evet”e yordu. Duvarı enine boyuna kaplayan kitaplığın önündeydiler şimdi. Bir adam ve bir kadın… Yüzleri kitaplara dönük gözleriyle seçiyorlardı onlarca kitabı. Anlaştıkları gibi öyküleri ve romanları aldı kadın, şiirler…
Ayakkabı
Eski yolcu otobüsünde, hemen çaprazımdaki koltukta oturuyorlardı. Annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın cam tarafındaydı. Çocuk, iri mavi gözlerini dikmiş beni inceliyordu. Sonra ben de onu incelemeye başlamıştım. Üzerinde ilmekleri kaçmış, rengi solmuş bir hırka vardı çocuğun. Basma eteğinin altına…
Makina
Sokağın bir ucunda “buyur” sesi bekliyordu zeytin dalı. Susuzluktan kupkuru hâle gelmiş yapraklarının hışırtısına dayanamıyordu. “Neden bitmiyor bu yol?” serzenişi her yandan yankı bulup geldiği yere doğru geri gidiyordu. Yaprağın yanında sallanan zeytine bakıp artık onun kurtulmasının mümkün olmadığını düşününce…
Koza Mevsimi
Kapı önü eğer bir pencere olsaydı, oranın çiçeği olabilir miydi Asuman ya da kozasından çıkamayan kelebeği? Asuman, saksısının dışında ama tam da yanında oturuyordu. Yürüyemiyordu ama ilk saksıdan çıkışı değildi bu. 5 yıl önce babaannesini uğurlarken de çıkmıştı saksıdan. Yani…