Gizem Şimal Başar
35 Articles1 Comments

Ben, kedinin gördüğüyüm. 25 Eylül 1992 cuma günü, saat 11.00 de sarı bir kediye rastladım ve hikayem başladı..

Toz

Gözlerim kanarcasına bakıyorum Parmaklarımın arasından kayıp giden zamana. Ve ayaklarım, göğsüme vuran yeşile Sonsuza değin kök salıyor. Unutmak dedikleri kolay, Hatırlamaksa, Koca bir kavganın adı. Kim anlatır hikâyesini bu şarkının? Hangi meydan bizi duyar, Hangi dağ yankılar geçmişi? Hangi nehir…

Mayıs

Yaza geçmeden hemen önceydi Yazıya geçmeye beş vardı. “Maia”ydı adı. Maia, yedi kardeşin en büyüğü, yerin yüzü, yağmur perisi.. Zeus mu sakladı seni? Sen mi kendine saklandın? Zamanın birinde, hırsız karganın gagasıyla taşındı göğe. Zamanın ilinde konacak bir yeri yoktu…

Uzak

Suyun kirli paspasına basarak vardık eşiğe Şimdi çoğumuz üstündeki gömleği çıkarabilir Ormanlarınızda kanat çırpan kelebek Kafesteki büyük kasırgaya sebep. Ben, dargın bir nefisle ölüme bakıyorum Elimden kayıyor uzak. Kayarken ellerimden uzak Duydum, çok duydum Durdum, yalnızca durdum. Dar bir merdivenden…

Selamsız Kuşlar

Yalnızlık suni sancısı bu diriliğin. Benim demek akıyorsa gözden, asimetrik aynalara Islatıyorsa bakışlar yansımadaki sesini Bir olmuş sayılmaz güz vakti siz ve ben Tutmuş sayılmazsınız elimi. Toprağa değmişliginin katı ve soğuk hissinden Kırılgan saç tellerine, gittikçe azalan. Kara geceden, aydınlık…

Elma

Bak, bu kırmızıyı senin için tutuyorum ellerimde Yarısı kalsın orada; dişlerinin arasında. Ben uçurtmama ip takmadım hiç, tutamam diye Oysa tutuyorum almayı, Bu gülgillerden tazeyi sana uzatıyorum. Sakla, dişlerinin arasında benliğini bulmuş elmayı Bilinmez son kez mi çizeceğim yüzünü, Son…

Sır

Geceleri ağırlaşmıyor mu kanatsız yük? Üstelik gökte. İki çatının arasında ve Bir yere kadar taşıyor gök. Son mısrada çözülecek gibi Ya da kirpiklerinden boşalacak gibi hür; Mühürlenmiş de susulmuş gibi de tutsak. Saymazsak sarı tütüne, alaca kuşa, deli kana yanışı,…

Susku Yolu

Esmer bir rüzgârdan toplanıp geldim. Hani gün gün akan bir yeşilde, karanlığa dalmış gibi ‘Merhaba’n, Hani yer yer kavuşmak, yer yer uzak… Öyle bir rüzgâr. Issıza çalan yol, hissiz nehir, iki ‘delice zeytin’ İki ‘delice zeytin’, yamacında durmuş uçurumun Bir…

Bir Varmışsın İki Yokmuş

Ama bütün kırmızılardan koyu iç çekmek bırakıyor ciğerim; Leylim iken okursun şiir gibi bir yerde. Bileğimde durmaz, zülüften örme bileklik Elden duyarsın; dilim akıp giden o Balkan ezgisinde. Bir fener, bir sevdam, birdenbire şerefe! Sessizliğe bakmaz mı insan, dalmaz mı…

İki Bilinmeyenli Kedi

Ne zillet bir hukuk var yolum ve yolun arasında Sözleri büyük, garip, muzdarip, Geceye deli. Ömrümü bu yeis tutkuyla mı sonlandıracağım? Aktığım ırmağı kimse bilmeyecek mi? Döküldüğüm denizi? Yahut saçlarını öremeyecek miyim kaderin? Düşündüm iki bilinmeyenli kedinin gidişini, Musa’nın yaklaştığı…

Ukte

Ürkek iki kanat, değmeden papatyalara Soğuk gecenin aguşunda kayboldular. Hangi gri daha çok sevilir? Bir griyi kaç kez sevebilirsin? Düş, kuşku merdiveninde yuvarlanır, yosun tutar, seyrelir… Susmak, şiirde, anlamak hâlidir. Ukte! Sol şakağımda iki çatı arası karanlık Devriye geziyor, kaçamak…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.