İstanbul’da Bir Yaz Akşamı

Kalem kalemlikte, satırlar mısralara gebe İki ince çizgi alnım üstünde Ve yorgun ama huzur esir içimde… Sıcak yaz gecesi, ince bir esinti getir albatros kanadın üzerinde Denize dair, boğazından kucakla, serinlet tane tane… Ne güzeldir semaya nispet süzülmek özgürce Oysa…

Kekeç

Herhangi bir konuşma zorluğu ya da kekemeliği yüzünden değil Züğürt Ağa filmindeki Kekeç Salman’a benzerliği yüzünden birkaç arkadaşı ona Kekeç lakabını taktı. Yarısı vasat yarısı tembel olan ilkokuldaki sınıfında çalışkan üç çocuktan biriydi. O zamanlar tembel çocukların karneleri Geçer ve…

Yakışıklı

Çok yakışıklıydı, bu su götürmez bir gerçekti. Pazar günleri yeni müdavimi olduğu sahildeki çay bahçesine uğradığında herkesin dikkatleri üzerinde toplanırdı. Kafedeki kızların, ona servis yaparken elleri ayaklarına dolaşır, siparişleri götürme işi hep erkeklere kalırdı. Kızların sipariş alıp, erkeklerin götürmesi durumu…

Bir Ümidin Var mı

(Ah ne güzelsin sen… Hep böyle kal çocuk, sakın büyüme.) Bilmem kaçıncı yaşımın, kaçıncı günündeydim. Kaçıncı akşamımın hangi rüzgârı savurdu beni bu meyhaneye bilmiyorum. Bu yıkık, bu dökük, kalbim gibi viraneye…Saatler önce mi gelmiştim buraya? Belirsizliğin içinde dolanıyor ara sıra…

Çocuk, Güneş ve Uçak

Ellerini siper edip bakışlarına,Uzaklara daldı çocuk.Bir ses vardı bu sabah,Bulutların dinlendiği maviliklerde. Az sonra gürültücü bir şeyler geçecekti gözlerinden.Kuşlara benzeyen ya da benzemeyen bir şeyler.O kadar hızlı geçeceklerdi kiRenklerini bile tam göremeyecekti gürültülerinden.Sonra bir daha, sonra bir daha… Güneş, Gizlendiği…

Tüten Buhar Makineleri

                İletişim Çağı’nda bulunan bizleri anlamak ve anladıklarımızı da bir başkalarına aktarabilmek için kelimelerin manaları üzerinde çalışmaya devam etmeliyiz. Tabii ki örneklemeler ile benzetmeler bizim kullanacağımız en sağlam elemanlar olmaya devam edecek ve bir anda olmasa bile, belirli bir süreç…

Dilenci

 Sabah koşuşturması çoktan başlamıştı. Kalabalık her geçen dakika artıyordu. Eminönü durağından hareket eden tramvay Galata Köprüsü’ne girdi, gürültüyle Karaköy’e doğru yol aldı.  Galata Köprüsü’nün altında esnaf yeni güne hazırlanıyordu. Restoranlar, kafeler boştu. Tek başına oturan İbrahim Başkomiser Boğaz’dan geçen gemilerden…

Fedai

gözlerini düşünecektim gözaltındakileri düşünürken buldum kendimi hürriyet kavgası, hür niyet bırakmadı, bitti aşkı, aşkımızın önüne geçti olsun, varsın biz zayi olalım zayiatsız muzaffer olunmaz buna kani olalım seni hep sevdim, seni hep seveceğim ve şu iki dizeyi dilden düşürmeyeceğim: ben…

Topuk Sızısı

Yüzüm erken uyumaya dönük Bedenim yatakla bütün olma isteğinde Adımımı attım topuğum sızladı O nasıl sızlamak ola ki kemiğime girdiler de iliklerim gitti, Kemiklerime girdiler de iliğime verdiler burnumdaki acıyı. Her boş yatak sonrası önce gözlerim sızlardı Sonra burnuma hafif…

Zaman Aşımı

Dünlere yaslanmış sırtım Tıpkı bir ağaç gibi sağlam köklere dayandırdım kendimi Yılkı hayaller özgürlükten bahseder Paslanıyor keşkeler Yarım ağızla tutuluyor yas Tutamıyorum kendimi kimi zaman Laissez faire Ülkemin pragmatik lümpen fareleri Gemi su alırken keman çalar. Gülüyorum sadece olan bitene…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.