Eski yolcu otobüsünde, hemen çaprazımdaki koltukta oturuyorlardı. Annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın cam tarafındaydı. Çocuk, iri mavi gözlerini dikmiş beni inceliyordu. Sonra ben de onu incelemeye başlamıştım. Üzerinde ilmekleri kaçmış, rengi solmuş bir hırka vardı çocuğun. Basma eteğinin altına giydiği pijama beni çocukluğuma alıp götürmüştü. Üzerinde taşıdığı her şey kim bilir kaçıncıya el değiştirmişti, ayakkabıları hariç. Işıl ışıl ruganıyla bir çift kırmızı ayakkabı. Tokası kelebekli.
Birkaç saat sonra annesinin kucağında inmişti çocuk ve onu bekleyen babası vardı aşağıda. Tekerlekli sandalyeden bana el sallayıp uzaklaşmıştı.