Esmer bir rüzgârdan toplanıp geldim.
Hani gün gün akan bir yeşilde, karanlığa dalmış gibi ‘Merhaba’n,
Hani yer yer kavuşmak, yer yer uzak…
Öyle bir rüzgâr.
Issıza çalan yol, hissiz nehir, iki ‘delice zeytin’
İki ‘delice zeytin’, yamacında durmuş uçurumun
Bir gün batımı.
Mümkündür o vakitler dilde hece olması,
Mümkündür derin bir sevide başın dizde durması.
Sonsuz bir rüyadan uyanıp geldim.
İçimdeki ağır taşı,
Kaldır dedim aramızdaki gecikmiş dili.
De ki: Yabancısı değilim gözlerinde durmanın,
Ölümsüz vaktim ben, sana benzerim.
O geniş meydanda büyük bir medrese var,
Her şiir yarımken, avlusunda ağlamaklıdır kuşlar
Koşar adım bazı, durur bazı,
Çok zaman olmuş bir anıyı açmayalı
Acemiliğim ondan.
Susku dolu, taşlı bir yoldan geldim.
Sen geceye uyuklarken sığındım çayına.
Gün, uzam, bu delik deşik zemin,
Her çizgisini dolduruyor gecenin.
Hani yer yer soğuk, yer yer ılıman…
Öyle bir gece.