Soygunda Hangover

Siren çalar içim Dümdüz gitmek isterim Geçmişinden başlayarak Tükürük dolu toprağın Taş beton yalıtımsız kafa İçin dışın saman pasta Kirli oyunlarını temizlemez hiçbir yol Akıl sağlığı elinde koşturur durur Yaş taşa çıplak oturur Aşsız kalınca akıllanır Halay çekip cehaleti hortlatır…

Atlas

Dünya yükü çok ağır! Atlas, sen ne yaptın? Bırak, boşlukta kendi de duruyor Zaten taşıdığını kimse anlamıyor..

Bulutlarca Çoğalan

Varlıksın sen Bulutlarca çoğalan Islatan tenimi her dokunuşta Varlıksın sen Perdeleri her çekişimde karanlığa Gözlerimin her kapanışında Endişelerimin ardında Her boşluğumu neşeyle dolduransın sen Raflarımı dolduran mevsim bakışların Hâlâ düşmemiş sözler var kirpiklerimden kirpiklerine Yaşam, bir ömür sayıyla Zaman, bitiyor…

Bitti

söz bitti artık kâr etmez ne bir tembih ne de teselli o her şeyi hafife alma huyun alaycı ve de meydan okuyan tavrın seni kurtarmaz kendi gerçeğinden ses bitti tuzlu kahveyi içene bir hâl oldu evlilik aşkı bitirir mi bilinmez…

Ağılı Ağalar, Bağlı Beğler

amerikayı ambargoyla ambale etmişsiniz yapmayın ağam yok mu işiniz? ya avrupaya ahkam-ı kuvve-i müeyyideniz etmeyin beğim çok mu gördünüz? ağılı ağalar, bağlı beğler ettiniz de hayır mı dedik dediğiniz dedik çaldığınız düdük yaptınız da durun mu dedik yakmadık yıkmadık itaat…

Doğum Günü

Kasım geldi gelecek, ekimin ortasındayız. kış kapıda yine geçen yılki gibi. korku vardı, hastane, hapishane vardı ah ilik lazımdı, ama jandarma kapıda, korku vardı, korku ki en çok da o yordu. geçen yıl yine bu zamanlardı acı yoktu belki, belli…

Kavanoz

Reçel kavanozu kadar evimiz vardı. Dedem o kavanozun kapağı, Evin direği değil bel kemiği idi Elinden her iş gelirdi. Eve boyacı giremezdi; Dedem her yeri aydınlık ederdi. Eve tesisatçı giremezdi; Her arızayı kendisi çözerdi. Ağustos geldi. Sonra eve boyacı da…

Elest Bezminde Tanrılar

Kimler yoktu ki elest bezminde Nietzsche’ler Marx’lar Darwin’ler Daha dün gibi hatırlarım Hepimiz ordaydık Büyük İskender Küçük İskender Tanrı soruyor biz söylüyorduk Hep bir ağızdan BeLa diyorduk Kimileri pek unutkan çıktı Münferit cephelerde savaşlar açtı Yıldızlar gibi saçıldı Zamana ve…

Güreş

telefonum titriyor nicedir çalmaz tir tir titrer bilmem ne bankasından yorulmuş kibarlığıyla bir kadın adımı telaffuz ediyor belli ki durumlar lacivert önce bir peşrev doğum tarihi: gün, ay, yıl ardından bir el ense baba adı? kısa bir düşünce anı uzun…

Sır

Geceleri ağırlaşmıyor mu kanatsız yük? Üstelik gökte. İki çatının arasında ve Bir yere kadar taşıyor gök. Son mısrada çözülecek gibi Ya da kirpiklerinden boşalacak gibi hür; Mühürlenmiş de susulmuş gibi de tutsak. Saymazsak sarı tütüne, alaca kuşa, deli kana yanışı,…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.