Koca dağsın, niye karşı gelirsin? Yol ver geçeyim, neden sinirlisin? Yeryüzüne mıh, belki ondan ötesin Yüceden yüce vardır, niye kibirlisin? Dünya yükü ağır, bilirim Sen de isyan edersen, biz neyleyelim? Bir fani mi, fazla geldi sana, bileyim… Ömür kısa, yük…
Şerefine Özgürlüğüne
Gözlerim kapalı izliyorum İstanbul’u. Şehrimin güzel insanlarını. Tevfik Fikret’in sis içinde boğduğu, güzel bir fahişeye benzettiği İstanbul’u. Saat gece yarısını biraz geçmiş. Kadıköy – Moda sahili- kayalıkları insan kaynıyor, temmuzun sarı sıcak gecesinde. El ele bir çift geçiyor oturduğum bankın…
Boş Parmak Sendromu
Sağ elimi masanın altına uzatıp, parmaklarıma bakıyorum gizlice. Yüzük parmağımdaki altın halka elimi ışıtıyor. Sanki mesafeleri aşıp onun yanına gitmişim, bir an onu görüp rahatlamışım gibi oluyor. Elimi masanın altından çıkarıp işimin başına dönüyorum. Aylin anlamış ne yaptığımı ve kafasını…
Fotoğraftan Kaçan Çocuk
Onu ilk gördüğümde, alçıyla sıvanmış duvara asılı çerçevenin çivisine tutunmuş, aşağı inmeye çalışıyordu. Yeşil naylon ayakkabılar giydiği ayaklarını çerçeve camında sağa sola sallayarak, inmek için ayaklarını yerleştirebileceği bir çıkıntı arıyordu. Duvara dayanmış sandalyeyi çerçevenin altına doğru ittim. Teşekkür ederek atladı…
Pazarda
Yağan sulu karı umursamadan ağır adımlarla yürüyorum. Uzaktan pazarcıların sesi işitiliyor. Yaklaştıkça müşterilerin uğultusu eklendi. İçinde neleri sakladığı bilinmeyen gürültü bu hafta neden geciktiğimi soruyor. Aldırış etmedim. Pazarın girişine ulaştığımda kararsız kaldım. Her zamanki gibi sağlı solu dizilmiş lambalar göz…
Sessiz Saçmalıklar (XLV – XLVI)
-Vol.45– İnsan kendini tanımadan ne olabilir ? Veya insan, insanı tanımadan nereye varabilir? Bir köyde -anadolu irfanı- ile dolup taşan bir yaşlı mı daha çok tanır insanı? Bir üniversitede -profesör- ünvanı ile bir şey görmeyen ve bilmeyen mi? Ve insanı…
Çamurlu Sokak
Yağmur saatlerce yağdıktan sonra azalsa da hâlâ dinmemişti. Çinko damların altındaki yataklarda çocuklar henüz uyuyor, çatıya vuran damlaların sesleri uykularını iyice ağırlaştırıyordu. Saat erkendi. Sadece birkaç kişi, sobaya biraz tezek atmak için sıcacık yorganın altından çıkmaya cesaret edebilmişti. Bir de…
Hüzün Mavisi
“Her günbatımı güzeldir ama Bodrum’un günbatımı ayrı bir güzeldir” derdi. İstanbul’un keşmekeşinden kaçıp kendini yeşille mavinin birleştiği Gümüşlük’teki yazlığına atalı yıllar olmuştu. Yakında yetmişli yaşları da mazide bırakacaktı ama beyaz tenindeki çocuksu gülüşleri, ışık saçan sıcacık bakışlarıyla yaşından çok daha…
Ben Gezegen Olsam
Bir dünya diliyorum, sadece “iyilik” egemen olsun. Çalar saatin zımba etkili pervasız sesi, ruhumu bedenime kilitledi ve uyandım! Kalkın artık, mesai başlıyor, rüyalarınıza sonra devam edersiniz… Etrafımıza baktıkça, iyiliğe nadir rastlar olduk? Doğal seleksiyonda, vicdanı az olan insan, çoğalır oldu…
Domuz Çiftliği
Çok sesli koroların zirvelerini düşünelim. Ne kadar kalabiliriz o heyecanlarda? Biter. Bitti. Yine çıkacak ve bir öncekinden daha sert bir şekilde tekrar düşecek. Oyunumuz bu. Bu bizim vazgeçemediğimiz tek kurgu: Doğmak ve ölmek. Çok hızlı gittik sanırım ya da “Aklımızı…