Uçurumun kenarında Bacakları kırık serçeler Zamanı kalmamış hastalar Umutsuz sefiller yürüyor Gecenin derin karanlığında Güneşin bozuk rengi Kopkoyu bulutların ardında Ve uçurumun kenarında Altın sanki plastik Ve gümüş ucuz gözüküyor Tuhaf soytarıların hissiz türküleriyle Bir sis yükseliyor Kâbusa dönüşen genç…
Çavdar Tarlası
Dalmaçyalılara bayılıyorum. Sahiplerini de çok severim aslında. Önceden ne köpeklerle ne de sahipleriyle ilgili pek bir bilgim yoktu, hâlâ da çoğu şeyle ilgili bir bilgim yok aslında, sadece buğulu renklerle bezenmiş, zihnimde çok berrak olan bir geceyi hatırlıyorum – tarif…
Soytarı
Bir adam çevremizde dolaşıyor, habire gülüyor Dudakları her şeye gülen bir soytarı gibi Sarıyor soyluların, başkanların, kraliçelerin çevresini Kalbi duygusuz, kendisi sahte Belki biraz para, belki de şöhret isteyerek Tiksindiriyor beni yılışıklığından Hem de öylece, ortalık yerde -Ne arıyorsun be…
Zeytin Gözlü Çocuk
‘’Vatan, bize kılıcımızın ekmeğidir.’’ -Namık KEMAL Saçların simsiyah, iki yeni olgunlaşmış siyah zeytin; isten, topraktan ve pislikten kararmış yüzüne iki parlak göz misali yerleşmiş; dudağın tazeyken dalından koparılmış bir kiraz, burnun ise deniz kıyılarına vurmuş çakıl taşları kadar minik, ne…
Büyükannem
Bilmiyorum, belki de çok büyük bir hataydı, fakat ben büyükanneme hiçbir zaman pek inanmamıştım. Yani inansam bile, bu epey bir zaman önceydi sanırım, çok önce. Çünkü ihtiyarların ihtiyarlık vasfından başka bir şeye daha sahip olduklarını düşünmek ürkütücü gelmişti; ne yalan…