“Unutmak geleceğe adım atmanın ilk basamağıdır.”
Bu sabah hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı. Sanki uyumamış, sanki alarm çaldığı için uyanmamış, öylece belirmişti yatağında. Gözleri güneşi fark ettiğinde ruhu bedenine geri dönmüş gibi duruyordu. Sanki biri şalteri kaldırmış ve başlamış hayata.
Giyindi. Yüzünü yıkarken üzerine su sıçrattı ama aldırmadı. Yüzünü yıkamak her seferinde giyindikten sonra aklına geliyordu. Normal bir şey gibi devam etti hayatına. Dünden ders almış olsa bugün var olmayacaktı onun için.
Kapıdan çıktı. Aynı sokağın girişinde, tam da aynı taşa bastığında sağa döndü. Aynı hızda yürüyordu. Aynı şeyleri düşünüyordu.
Sokak sokak, adım adım, saniye saniye her şey kendini tekrar ediyordu.
Durağa ulaştığında, servis bekleyen gözleri mahmur aynı yüzler ayılmaya çalışıyordu. Sırasına geçti. Her zaman yanında duran adam ilk defa gördüğü birine dercesine “Günaydın” dedi. Aynı tedirginlikle cevapladı.
Bir şeyler sürekli tekrar ediyordu kendini fark ettirmeden. Sadece bir sabah, diğer sabahlardan sadece bir sabah farklı olsa değişecekti bir şeyler. Salı olacaktı belki bugün, belki farklı biriyle tanışacaktı. En güzeli de yaşadığının farkına varacaktı. Gece aynı düşüncelerle sızana kadar savaşmayacak, yeni hayalleri olacaktı.
Aslında tüm sorun buydu. Aynı düşünceler sonraki günü aynı yapıyordu. Gece, sonraki gündüzü belirliyor; takıldığı şeyler, yeni şeylerin önünü kesiyordu.
Düşünmekten farkına varamıyordu bazı şeylerin. Farkında değildi ilerleyen zamanın. O hep kendini tekrar ediyor sanıyordu; halbuki gelecek sadece geçmişi unutabilmekle güzelleşiyordu. O yirmi sekiz yaşında hep aynı günü yaşıyordu.