“Traduttore, traditore: Bir çeviri eylemi, her daim bir ihanet eylemidir.”
Genç yazar R.F. Kuang’ın eserleri zamanla fantastik edebiyattan alternatif tarihe kayarken, 2022 yılında yayınladığı Babil çoğu açıdan titizlikle işlenmiş, dolu dolu bir deneyim sunuyor okura. Karşımıza bir anda çevirmenler devriminin görkemli hikâyesini anlatan, hareketli ve kapsamlı bir eser çıkıyor.
19. yüzyıl Oxford’unda, dünyanın dört bir yanından yalnızca bir iş için yetiştirilip İngiltere’ye getirilen “Gevezeler”: Gümüş işçiliği ve çevirinin ustaları, geleceğin şekillendiricileri. Aldıkları eğitim, zorlayıcı sınavlar, yerine getirmeleri beklenen görevler ve hizmet ettikleri amaç… Peki, görünürde kusursuz işleyen bu sistemin çöküşü neye bağlı olabilir?
Bu soruyu ve daha fazlasını irdelemekten çekinmeyen Babil, ırkçılıktan sömürgeciliğe, ulusların yükselişinden emperyalizme dek pek çok temayı ustalıkla işliyor. 664 sayfa uzunluğuna rağmen Kuang ne gereksiz anlatımlara sapıyor ne de anlatımın ritmini kaybediyor. Örneğin Oxford’un ihtişamı ve gümüş işleme sistemi, kitapta zekice kurgulanmış bir sihir mekanizması olarak karşımıza çıkıyor. Herhangi bir abartıya kaçılmadan vurgulanan çeviri ve dilin önemi ise, kitabın dil bilime cesurca göz kırpmasından ibaret. Etimolojiye değinilen sahneler ise bu büyülü çerçeveyi daha da zenginleştirmekte. Kuang’ın zarif dili ve akıcı anlatımı, Babil’in eleştirel temasıyla ustalıkla birleşiyor ve sonuçta ortaya, tüm bu görkeminin altında, iğne ipliğine bağlı dengelerle örülmüş bir sistem çıkıyor: Babil.
Şunu da belirtmek gerekiyor ki yer yer eklenen dip notlar okuma deneyimini desteklerken, zamanla okuru tam olarak tatmin etmiyor. Babil’i okumak meraklı zihinlerde pek çok soru işareti yaratmak için biçilmiş kaftan. Ayrıca, gittikçe artan ivmesi ve çarpıcı sonu bu isteği pekiştiriyor. Okur, kitaptan daha fazlasını almak istiyor adeta. Gümüş işleme ve çeviri süreçlerinin detayları nasıl? Babil’in bu bağlamdaki önemi ve sistemin çöküşünü daha derinlemesine incelemek gerekmez mi? Gevezeler’in hayat hikâyeleri düşünüldüğünde, yaptıkları seçimler anlam kazanıyor mu?
Dahası, kuşkusuz romanın en güçlü yanı olan karakterlerine değinmeden geçemeyiz. Ana karakterlerden yan karakterlere kadar her biri derinlemesine işlenmiş, sadece var olmak için yazılmamış. Detayları titizlikle örülmüş, gerçekçi ve en önemlisi birbirleriyle uyumlu karakterler karşılıyor bizi. Birden fazla ana karakterin bulunduğu bu türde, böylesi bir uyum ve denge az rastlanan bir değer, ancak Babil’de bunu bulmakta zorluk çekmiyoruz.
Sayı: 68