Veri analizi yapanların çoğu, yapılanların veri olduğu konusunda hemfikirdir. Yumurta tavuktan çıkar ve tavuk da yumurtadan çıkmaktadır… Peki, düzen belliyken neden ona türlü anlamlar yükleyip daha da karmaşık hâle getirmeye çalışıyoruz ki?
Hangi canlı formu olursa olsun, belli başlı reaksiyonları gerçekleştirmek zorundadır. Sindirebildiklerini sindirirler, üretebildiklerini üretirler ve sonrasında da yok olabildikleri kadar yok olurlar… Tüm bunları gerçekleştirirken de birileri gelip bu “sindirme” ya da “tüketme” işlemini analiz edip “üretmeye” katkısının ne olduğunu belirler. Topraksız tarımdan bahsedilmesi ne kadar mümkünse enerji kaynaklarının tüketimi konusu da o kadar mümkündür.
Üretim esnasında ortaya çıkan verilerin sınıflandırılabilir olmaları da gereklidir. Bir inek besliyorsanız ve süt üretimi bekliyorsanız yapılacak analiz şu kapsamda olmalıdır;
TÜKETİM: Şu kadar alanlık bir ortam, ineğin yiyeceği, ineklerin sağılması, ortam temizliği (kaldı ki bu temizlik giderlerini gübre üretimiyle ilişkilendirip ayrı bir kalemde incelemek de mümkün), elde edilecek sütün paketlenmesi ve nakliyesi, vergiler, öngörülemeyen hastalıklar ve ölümler…
ÜRETİM: Paketlenmiş ve piyasaya sunulmuş süt miktarı.
Eğer bu ÜRETİM ve TÜKETİM kalemlerimiz bizi beklenmedik boyutlarda şaşırtmıyor ve ticari bir istikrara dönüşüyorsa “Burada bir düzen var.” diyebiliyoruz. İneklerin sosyal yapılanmaları, duygu durumu bozuklukları, yıllık genel sağlık durumları ve buna benzer konular da analiz edilerek süt üretimine olan etkileri değerlendirilir ve belki de tüm ahırlarda klasik müzik dinletilmeye başlanabilir! Ya refah, ya medeniyet ya da üretilen süt miktarıyla ilgilidir ama bundan bize ne? Ahırda inek besleyenimiz mi var bizim?
Bu arada, her inek de süt üretim kapasitesine göre değerlendirilmez. Damızlıksa doğurganlık aranır, et ihtiyacına cevap verecekse de ayrı analizlere tutulur. Her ineğin bir mesleği vardır ve henüz vergilendirilmemiş bir inek varsa bu onun değil; onu meslek sahibi yapan kişinin sorunudur. Bir ahırım olmadığı için olabilir, bunu kabul ediyorum, ama Kurban Bayramı’nda vergilendirilmemiş inek satışı olup olmadığını nereden biliyoruz? Belki de ineklere vergilendirilmiş olup olmadığını soramadığımız için şu an ÖTV toplamak zorundadırlar… Hayvanseverlerin aklına “Bu katliama biz de mi destek oluyoruz?” soruları gelirken birileri yaklaşık on beş saniyedir çiğnedikleri et hakkında “Bu da çok sinirliymiş…” yorumları yapıyor. Ahırım yok ama et tüketimim mevcuttur, vergilendirilmiş ineklerle çalışan kasaplara gitme sebebim de budur, hayır, hayvanseverlere destek olsun diye değil; en azından vergilendirilmiş ineklerin inek olduğunu düşündüğümden…
İnekler bir yana dursun, üretim için kullanılan çoğu canlıları da bir yana bırakalım, biz bu insanlarla ne yapacağız? TÜKETİM ve ÜRETİM verilerinin en çok tutarsızlık gösterdiği canlı türüyle bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışmak, epey zor bir iştir. Her şeye kanun mu koymalıyız, yazılı olmayan ama herkesin bildiğini varsaydığımız ahlak kavramına mı güvenmeliyiz, hangi dine inandıklarını mı takip etmeliyiz, sosyal medya paylaşımlarından ya da interaktif alışverişlerinden mi fikir sahibi olmalıyız?
Bir toplumu, belirli bir bölgede toplayıp çeşitli işler verdikten sonra üretimlerini analiz etmek, imkânsıza daha yakın biridir. Elmayla beslediğiniz insanlara belki sabır gerektiren işler verebilirsiniz ama ananas ile beslediklerinizden aynı performansı bekleyemezsiniz… Hangi birinin ne tükettiğini bilmezken bir de toplum içindeki psikolojik yapısı gündeme gelir ve dikkatinizi çekerim; insan türü, inek türüne benzemez ve klasik müzik dinletseniz de verimliliği artmaz… Zaten, insanlara “Müzik, ruhun gıdasıdır…” derler de enflasyon ve gelecek kaygısından başka şey vermezler…
Kafa karıştıran yapılar oluşturanlar, kendilerini “toplulukları yöneten kişiler” olarak görmeye devam etsin, bu yaşıma kadar ahır sahibi olmadığım gibi bundan sonra olasım da yok. Ama belki, bir gün, sırf bir ineğe klasik müzik dinletmek için ahır sahibi olursunuz. Dert, süt değil; düzende!
Takip edilebilir olduğunuz kadar sisteme dahil olabilirsiniz. Verileriniz analiz edilemiyorsa sistem de sizi kabul etmeme eğilimi gösterecektir. “Yeni Dünya Düzeni”, gibi bir tanımlama sonrasında “Akıllı Şehirler”den bahsediliyorsa anlayın ki birileri insan canlısının patavatsızlığından sıkılmıştır. Analiz edilemeyen ve “egemen” bir yapıda varlığını sürdürmek isteyenlere hangi yönetici hoş bakabilir ki? Aç klasik müziği ama inek, senin istediğin gibi süt vermesin… Yok öyle bir ahır.
“Bu böyle gitmez…” diyen ineklerin sütten kesildiği de görülmüş şey değildir. Eğer sütten kesilselerdi de kesinlikle başka bir analize veri sağlamış olacaklardı; daha fazlası değil. İnsan canlısı üzerinde de aynı analizleri yapmak, pek tabii ki mümkündür. Ancak; ineklerin davranışlarıyla bir orantı kurulabileceğini düşünmek; bu tamamen başka bir konu…