rüyadan bir adım dışarıya
damarlarımda kan yokken yaşardım
gece öyle de güzel gelirdi bana
başı bozuk bir kediyi beklerdim
elimde süt, kase ve umutla
çakmak bulamazken sigara yakmaya
ateşi bulmak için çırpınıyordu ellerim
tarih öncesinde bir devirde de
aynı şekilde bulunmuş
böyle buyurmuş kafası kıyak bir abi
kelimesi kelimelere gark olmuş
dilini çekip koparmak konuşmamaya tabii
şimdi bu sıkıntılarımı alıp
mezopotamya’dan maveraünnehir’e
üç kere getirip götürürsem
ki ganj nehrinde yeşil gözlü bir kadını boğup
af dileyebilirsem
o zaman özgürüm demektir cehennemimde
o zaman kediyi bekleyebilirim
elimde kase, süt ve zehirle
peşine yıldızları yolluyorum
sırada ne var bu perdede diyenlere
çıkın bakın yıldızlara ve anlayın
anlaşılmamanın ne olduğunu diyorum
boş zamanlarımda ağlar gibi bir hal takınırken
ellerini hatırlıyorum ve sıcak nefesini
ürpermeye hacet yok
bütün uygarlıkları yıkıyorum
baştan aşağı temiz tarih ve kan akıyor damarlarımda
ben nefes almaz iken bile seviyorum
tekrar bekliyorum kediyi
süt yere döküldü
umut perişan
kase kayıp
zehir gözlerimde
bu konuya açıklama getirsin biri
neredeyim ulan ben şimdi