Kıyam

Kendi nehrine düşman olur da Akar suyunu kurutur mu insan Milleti fakruzaruret içine düşmüşken Görmezden gelip rahat uyur mu? Bir güvercin bir ağaç gölgesi ararken Leylek yuva için ağaç üstüne konarken İnsanlar şifa için bir zeytin dalı isterken Vatanını seven…

Yolcu

Uzayda yolculuk eder ışık hızı ışık, yolu çok meteorları aşar, gezegenlere çarpar gemi değil ki rotası olsun deli değil ki taşı olsun. ne olacak bu sarmaşık aşar karanlıkları yeniden doğar yorganları ört üstüme sevgilim karanlıklara dal ve bir çiçek bul…

Okumadığım Şiir

kiraz dalı gölgesiyle uyanıyorum yüzümde, gözümde oyuncu bir güneş nemli toprağa dokunuyorum parmak uçlarımla öbek öbek karıncalar bahara uyanmış sadık bir dost gibi yüzümü yalıyor ılık rüzgâr gülümsüyorum, yıllar sonra ilk kez unutmamışım demek ki ve düşündükçe hatıralarım daha sıkı…

Miş

barolar, baronların sözcüsü imiş yerde sürükleyen, sürüklenen imiş sütten ağzı yanan yoğurt üfler imiş zengin züppesi bundan bihaber imiş dağ fare doğurmuş o kutlanır imiş kaymakam vali beyler seyreder imiş altı yüz boğaz mecliste mebus imiş millete kör sağır ite…

Gölge

Bir akşamüstü, yağmur herkesin alnına aynı günahı yazarken, Bir çift eski ayakkabının gölgesinde dururum. Kapının yanında, her zamanki yerinde. Sanki biri “buradaydım” demek için çıkarmış gibi. Sanki birisi telaşı tabanında unutmuş gibi. Onca kalabalıktan yalnızlığı ödünç alırım. Loş bir vazgeçişte…

İki Şiir

I. şimdi oturur sana bir şiir yazarım belki iki… güneş batar az sonra kuşlar havalanır doldururum akşamı bardağıma içerim seni düşünerek iştahım kesilir, başıma koca bir ağrı gelir kurulur çıkıp ışıklı caddeye, birkaç volta atarım dükkânlar terk edilir bir bir…

Bahar Gösterdim Ele Güzümü

uyanıp her sabah yokluğuna gözüm yaşı ile yuğdum yüzümü sıvadım kolları iş çokluğuna bahar gösterdim hep ele güzümü taş taşıdım, hasret çok daha ağır yarama tuz bastım, ezdim üzümü korktum, adın benle kötü anılır bahar gösterdim hep ele güzümü kutup…

Reenkarnasyon

En başa dönelim Her şeyin başlangıcına Hiç kimsenin olmadığı boşluklara Bir kadehe yıldızları dökelim Şaşırsın karanlık Patlasın işte bir şeyler Her şey dağılsın etrafa Bütün hikâyeler böyle başlar Farz edelim ki yıldızlar gerçekten kuyruklu Gezegenlere çarpa çarpa ilerliyorlar boşlukta Sen…

O Gece

bu gece yıldızlar da kırmızı, gözyaşımız gibi soğuk o kadar ince, kesiyor içimizde her ne varsa sesler duyuluyor derinlerden acılar içinde haykırıyorum ben de duyulmuyor sesim nefes almıyor gibiyim burası benim sokağım değil tanıdık yüzler geçiyor, telaşlı bedenlerin üzerinde tanımadığım…

Boşlukta Süzülüyorum

 Bir boşlukta süzülüyorum Bulutlara çarpa çarpa göğü deliyorum Süzülmek deyince düşmek mi gelir akla Evrene mi düşmek bu beni atmosferden atan Yoksa gözlerine çekilen bir kalem miyim neyim Sen misin benim evrenim Karanlığım ve güneşim Yıldızım toz bulutum Sen…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.