Yer Ölüm Gök Hayat

Hayat ve ölüm arasındaki ince çizgideyim. Bir sınır, dip, yol sonu, girdap, bir uç ya da dehliz… Etrafımı saran öfkeli kalabalığın nidaları arşa yükselirken kalbime çarpıyor. Zemin, ayaklarımın arasından kayıp gidiyor sanki. Sanki, amansız bir fırtınadayım, sonsuza dek pervane gibi…

Köyde Nü

İşte akın akın geliyor insanlar. Yurt dışından bile. “Şehir hayatında bunalmışlar için ne büyük nimet burası, diyorlar. Nimet deyince en çok ekmek yapmaya özeniyor bu şehirliler. Fırınların içine düşecekler neredeyse. Bir de yemeleri var ki sonrasında. Nasıl yemesinler dört yüz…

İlk Işıkta Karanlık

Gözler kısık, gecenin köşelerinde, Başlangıç ve bitiş, kaybolur her yerde, Bir haberin ardında, sessiz bir kış, Sonsuz bir bekleyiş, eksik bir yaşayış. Politik arena, boş vaatler dolu, Gözlerde bir umut, ellerde kara para, Karanlık odalarda, pazarlık masası, Düşlerin ardında, çürük…

Arş-ı Sır

Sırrın ve imkansızlığın kol gezdiği yamaçta Düştü toprağa kırdı kabuğu kaldırdı başını Büyüdü ve yükseldi vuruldu dağın koynunda Olmayan gözleriyle göğü delen o beyaz doruğa Ona uzak, ona soluk delirebilse delirecek karşısında. Keskin kayalar yırtsa kabuğunu yakamaz Bin türlü özlem…

Sürgün Ruhlar

ruhsuz bir geceye uyandığım kendimedir kendimedir susamışlığım ebedi bir yazgıyı taşıyorum alnımda sürgünüm, bahtsızım, tükenmişim… ölü bir yalnızlıktı taşıdığım kamburlaşmış anılar ağırlığınca gözyaşlarımın yolları nasırlı kurumuş pınarları… siyahın içinde gri gizliymiş derler beyazı saklarmış griler kül rengiymiş bütün anılar tüm…

Mayıs

Yaza geçmeden hemen önceydi Yazıya geçmeye beş vardı. “Maia”ydı adı. Maia, yedi kardeşin en büyüğü, yerin yüzü, yağmur perisi.. Zeus mu sakladı seni? Sen mi kendine saklandın? Zamanın birinde, hırsız karganın gagasıyla taşındı göğe. Zamanın ilinde konacak bir yeri yoktu…

Tomris Büyüdü

Gün kızıla dönerek bir nevi muradına ermekteydi, Gün dinlenecekti Ben de bazen dinlenmeyi isterdim bir kızıl tenhada Bazen isterdim sessizce çekilebilmeyi ana yurduma Sahi neresiydi yurdum benim? Bir ip ucunda yürür gibi bağlı olduğun yer midir yurt Yoksa çıplak ayaklarınla…

Yok’tan Var’a, Var’dan Yok’a

Tüm dünya genelinde bulunan ve nadiren insanların başvurduğu fenomenlerden birisine “iletişim” diyebiliriz. Aslında; her şeyin başı olarak kabul edilmesi gereken bu olgudan neden uzaklaşmaya çalıştığımızı da anlamak mümkün değil… Her şeyin başı olma durumu da şuradan geliyor; bir şey vardır…

Yabancı

Lekeli elleriyle kaldırdı ceviz sandığın kapağını. Odayı, yıllardır özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen defne yaprağı kokusu sarmıştı. Kurumuş parçalanmıştı yapraklar, eline aldığında un ufak oldular. “Hayatım da böyle ufalandı gitti” diye düşündü. Açmaya eli, bakmaya gönlü varmadığı eşyalara baktı. Her biri de…

Dönüşen’ler

Kentler ve kimlikler birbirlerini inşa ederken zaman ilerliyor, herkes ve her şey dönüşüyordu. Kentler, kimliksiz inşalar yaptılar modern endişeler altında, yerinden yurdundan edilmişleri yarattılar. Göçler içinde yaşamlar sürdü kimileri, aidiyetlerini yitirerek günbegün. Kentli olamadı her bir gökdelen camının ardındaki, ayakları…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.