Kullandığımız kelimelerin vurgusal değerinin günbegün değiştiğini biliyoruz. Değerini yitiren ya da gereğinden fazla anlam katılmaya çalışılan bu kelimelerin doğru kullanımları için ise etimoloji bilimini referans alıp doğru vurguyu hatırlamakta büyük fayda var. Tabii bu işe rasyonel yaklaşım gösterirsek biraz bocalayabiliriz. Ben iki örnek ile başlayayım, gerisi zaten sizde mevcut disiplinlerden herhangi biridir.
“Cinayet” kelimesinin anlamını yitirdiğini düşünen birisi olarak yola çıkıyoruz ve tamamen akılcı bir yaklaşımla bu kelimeye anlam yüklemeye başlıyoruz, evet, bu birinci örneğimiz: Kelimeyi daha önceden kullandığımız iki farklı kelimenin birleşimi olarak görmek! Elimizde şu an “cin” ve “ayet” kelimeleri var. Cin kelimesinin tanımını “Masallarda göze görünmeyen, türlü biçimlere girebilen, iyilik de kötülük de yapabilen yaratık.” olarak seçelim ve ardından da ayet kelimesini “Kur’an surelerindeki parçalar; ibret alınacak olay.” şeklinde tanımlayalım. Bu tanımlamaları da yine akılcı bir şekilde harmanlayalım ve ortaya “Akla esen iyi ya da kötü fikirler sonucu oluşan ibret alınması gereken olaylar.” gibi bir cümle sunalım. Artık bu tanımımıza ortak olanlarca cinayet ile ilgili gelişen olaylara yaklaşımımız ne kadar da farklı olacaktır. Hem böyle düşünürsek ortada ölümlü bir olay olmasa bile bir cinayetten bahsediyor olabiliriz. Tam da bu noktada; kelimenin vurgusal değerini iyice kaybettirmeye çalıştığımızı fark edip bu yolculuğu burada sonlandırıyoruz.
Şimdi de ikinci örneğimize geçiyor ve direkt olarak yapılmış bir incelemeyi ele alıyoruz: “Arapça cny2^ kökünden gelen cināyat جناية ‘Suç, özellikle İslam hukukunda kabahatten daha ağır olan suç, ölüm cezası gerektiren suç.’ sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük.” Tabii ki ben bu açıklamaları okurken bir sanatçının şelpe tekniği ile bağlama çalmasını dinlemekteyim, “İdam gelsin! Kısas!” gibi haykırışlarım bulunmamakta. Bir kelimenin anlamını araştırırken konunun buralara gelebileceğini kim nereden bilebilir ki?
Her neyse, Türkçe’nin hâlâ birçok yabancı kelime içerdiğini biliyoruz ve cinayetin de aklımızda beliren ilk anlamı “Bir canlının başka bir canlının yaşama hakkını elinden alması.” şeklinde olduğunu biliyoruz ancak aklımızda bu cümle oluşurken bile direkt olarak idam konusuna yönlenmiyoruz. Ömür boyu (müebbet) hapis de aslında bir canlının yaşama hakkını elinden almak olduğu için olsa gerek, birilerini öldürmekten yana düşünceler oluşmuyor aklımızda. Vergilerimizi ödüyoruz ve bir sürü hapishanemiz var; bizler cani değiliz.
Kime neyi benimsetmeye çalıştığımız belli olmayan ilk dört paragrafı geride bıraktıysanız; kelime oyunu yapma vaktimizin geldiğini de anlayacaksınız. “Cinayet-20” adını vereceğimiz bu oyunda neler mi yok, kolaylıkla tahmin edebilirsiniz: ihmalkârlık. 2020’nin türlü felaketlerinden bahsedip duruyoruz; bu sadece bir pandemi meselesiyle, işyeri kazalarıyla, orman yangınlarıyla, sözüm ona “doğal” afetleriyle ya da trafik kazalarıyla da bitmiyor. Bilinçli olarak cinayet işleyenden çok, bilinçsiz cinayet işleyen bulunan bu gezegende kimi nasıl eleştireceğimizi bilmiyoruz. Eleştiri yapmayalım da Cinayet-20 için verdiğimiz örneklerin cezalarına usulca bir göz atalım;
- Pandemide maskesiz dolaşma: 900 Lira (Bu da ihmallerden sadece biri…)
- İş yeri kazası bildirmeme cezası: 4.688 Lira (Bildirilirse de yaşanan olaya göre değişir. Saklamayın.)
- Ormanda izinsiz ateş yakma: 1 yıl hapis
- Sözüm ona “doğal” afet: (Genel olarak bir cezası yok, çevre temizliği cezalarını vs. belki dikkate alabiliriz ama çok fazla kalem var, hangi birine yoğunlaşalım?)
- Trafik kazası: Trafik kazasında yaralanma varsa 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca kazanın oluşumuna sebebiyet veren kişi 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Peki, bu cinayetler bu yıla özel miydi? “Tabii ki değildi, hatalı gözlem yapıyorsunuz.” cevabını verenler de olacaktır ancak dolaylı ya da dolaysız olarak birilerinin yaşama hakkını elinden alan bu olayların (bu cinayetlerin) en azından yıllık olarak incelenmesi gerekiyor. Bir virüsün nasıl ki “19” sayısını alması akıllarda kalıcı olduysa bu cinayetlerin de yıllara göre numaralandırılması hatırlanabilirliğini arttıracaktır.
Bu arada, bizim kelime oyunu yaptığımız bu cinayet türleri “bilinçsizce” yapıldığı varsayılan cinayetlerdir. Kasten adam öldürme ve buna benzer ciddi anlamda canilik barındıran suçlar zaten analiz ediliyordur. Cinayet-20 ya da seneye akılda kalıcı olursa Cinayet-21’e dahil olmadığınız yıllar dileyerek konuya veda edelim ve ihmalkâr tavırları sonsuzluk rafındaki yerine bırakalım.