Elleri cebinde, biraz “hava durumu tahmini yapacak” bakışlarla gökyüzünü seyre dalmış, ıslık çalarak ilerlerken aniden heyecanlanan, ellerini ceplerinden çıkardığı gibi koşmaya başlayan, yüksekliği bir karışı geçmeyen çimlerin arasındaki parlak şeye doğru atılan bir çocuk düşünelim.
Gökyüzünü seyrederken nasıl olmuş da çimlerin arasındaki o parlak “şey”i fark etmiş de heyecanlanmış?
Tam da elleri o parlak şeye temas edecekken, düşündüğümüz çocuğun tıpkısının bir benzeriyle kafa kafaya çarpıştığını da görelim. Diğer çocuk da heyecanlı, ilk düşündüğümüz çocuk gibi.
Çarpışmanın etkisiyle hem ilk çocuk hem de ikinci çocuk yaralanarak yere yığıldı. Parlak olan o “şey” her ne ise, parlamayı bıraktı. Kafasının sızlayan yerlerini elleriyle bastırıp iyileşmeye çalışan, avaz avaz bağıran, bolca da ağlayan iki çocuktan başka bir şey kalmadı elimizde.
İşte; “şans” dediğimiz şey, böylesine parlayıp sönen bir şeydir. Acemiler ile cahilleri birbirine düşürür; onları birlikte yere yığdığı ve süründürdüğü bolca görülmüştür.
Bu çimenlik alanda sadece iki çocuk olmadığının farkına kısa sürede varacağız, hemen bir sonraki cümlede, bazı çocuklar parlak “şey”leri tutmuş sevinçle sağa sola sallarken etrafındakiler onları “Bak bu acemi şansıydı ama tebrikler.” diye kutlarken diğerlerini ise sadece “Şansın yaver gitti.” cümleleriyle kutluyor.
Acemi şansına sahip olanların tekrar “parlak şey”, yani; “fırsat” peşinde koşacağı biliniyor.
Cahil şansına sahip olanlara ise “Senin fırsatlarla işin olmaz ama ne hikmetse fırsat sana yaverlik etti, yardımcı oldu da geldi seni buldu, ulan işe yaramaz köpek.” denilmiş oluyor.
Peki, fırsatlar neden sadece acemileri ve cahilleri birbirine düşürüyor da kendisine yol çizmiş, sistematik bir ilerleyişi benimsemiş kişileri bu savaşın içine dahil edemiyor? Sistematik bir hayat bizi duygusallıktan yoksun bırakıyor ve heyecanlanmamızı engelliyor, diyebilir miyiz?
Kafasını karşısındakinin kafasına çarpmış, yerde kıvranırken ağlamakla meşgul olan bir çocuk fırsatın ne olduğunu bile bilmezken üzerine atlama cesaretini nereden buluyor? Deprem bölgesindeki binaların hangileri, hangi fırsatları yakalamaya çalışan çocukların başarısı sonucu oluşuyor? “Şansın yaver gitti.” mi derler bu fırsatı zamanında kullanana, “Bak bu acemi şansıydı ama tebrikler.” mi derler? O fırsat ne idiyse; onca yıldır birilerinin ellerinde parlak parlak dolaştırdıklarında yaşadıkları heyecan, enkaz etrafında cenazelerini arayanlarca hangi cümlelerle kutlanıldı, bunu bilemeyiz ama çimenlikteki kutlanması gereken çocukların bolluğunun da farkındayız.
Bir heyecan geliyor, kâğıt borsası tamamen dışa bağımlı hâle geliyor.
Bir heyecan geliyor, ayçiçek yağı gemileri beklenir hâle geliyor.
Bir heyecan ki size ekmeğin fiyatının sene sonu kaç lira olacağını düşündürüyor.
Heyecan bu ya; Malatya’da dolar yakıp halay çektirerek kutlamalar yaptırıyor.
Öylesi heyecanda; geçilse de geçilmese de, tedavi olunsa da olunmasa da garanti ödemeli yapılar bulunuyor.
Acemilerin fırsat savaşında tekerrür pek önemli. Bir fırsat ele geldi mi ikincisi hemen bulunmalı.
Cahillerin fırsat savaşı ise günübirlik geçiyor. Bazen bir kilo çaya tavken, bazen bir asgari ücret düzenlemesi, EYT model “parlaklık” ve kooperatif market gibi “şey”ler.
Bazıları ise bir türlü parlak şeylere dokunamıyor. Kafa kafaya çarpışıp duruyor. Acemiler cahillere, cahiller de acemilere iyice benzer oluyor. Hepsinin dilinde aynı marş, “Şans bize de bir gün gülecek!” diye haykırıyor. Kimse de bunların karşısına dikilip “Arkadaş! Şans sana zaten gülüyor, başkalarına yaverlik ediyor!” demiyor.
Çimenlik kalabalık, bir yanda çarpışanlar yere yığılıyor, bir yanda ellerinde parlak şeyler olanlar sevinç çığlıkları atıyor. Çığlıkların hiçbiri “Sesimi duyan var mı?”ya benzemiyor. İnsanların başlarına maden ocakları yıkılıyor ya; şans, hayatta kalanlara gülüyor.
Düzenli bir yaşamı ilke edilenlere de kapı gösteriliyor. Şans bu ya, sadece acemilere ve cahillere gülüyor. Canının istediklerine de yaverlik ediyor. Ama, öyle konu üstüne düşünenin, plan-program yapanın yüzüne gülmüyor, gülmüyor işte, aksine; somurtuyor. “Git, benden uzak dur.” diyor.
Acemiler ve cahiller fırsat savaşını verirken kimler kazanıyor, bunları görmek zor değil. Daha da kolay olanı, kimlerin kaybettiğini görmek. Ancak en zoru; kimlerin kaybettiğini acemilere ya da cahillere göstermek çünkü çimenlik geniş, çok da kalabalık, acemiler ve cahiller fırsat savaşını vermeye devam ediyor…
Sayı: 59