Zümrüt Kelebeği, yazar Orhan Veli Alıcı’ nın ayak sesleri olarak nitelendirebileceğimiz bir kitap. Kitap, 14 kısa öyküden oluşuyor. Her kısa öyküde, yazar bizi Anadolu’nun farklı bir köşesine, farklı olayların içerisine çekiyor.
Aslında bu kitapta aradığınız her duygu bulunmakta. Sevinç, öfke, hüzün… Öykülerin dili, sizi sıkacak kadar ağır değil. Üstüne üstlük yazarın cümlelerinde bir hafiflik var. Fakat bu kötü anlamda bir hafiflik değil. Yazarın cümlelerini yutkunmakta zorlanmıyorsunuz. Damağınızda bıraktığı tat, şu ana kadar tatmış olduğunuz en güzel şeylerden biri oluveriyor.
Hiçbir yazarın olamayacağı gibi, bana kalırsa kendisi de kusursuz değil. Fakat modern çağın Türk yazarlarının bir çoğundan daha başarılı, hatta ve hatta yazmaya devam ettiği, motivasyonunu kaybetmediği takdirde en iyisi olacağına dair sizlerle bahse bile girebilirim. Kendisine, nacizane birkaç okur tavsiyesinde bulunacağım elbette.
Bana kalırsa, yazarın örgüsündeki en büyük eksiklik, ya da fazlalık mı demeli, öykülerindeki konudan konuya geçişlerin çok sık olması. Bilemiyorum, belki benim Sait Faik hayranlığımdan, belki de hikayelerde aradığım sadelikten, yazar sanki heyecanlıymış gibi geldi. Sanki aklından saniyede on binlerce kelime geçiyormuş gibi, hepsini yazmalıymış ve bunu bir olay örgüsü dahilinde yazmak mecburiyetindeymiş gibi. Aksine, böyle bir kaygısı olmadan çok daha başarılı yazabilir, sadece söz konusu yazarımız değil, bir çok yazar.
Yazarın en güçlü yanı da, kesinlikle betimlemeleri ve cümle yapılarını çok iyi ayarlaması. Doğuştan yetenek demek lazım sanırım. Karakterler ve etrafındaki ortam, duygular, doğa, o kadar güzel betimleniyor ki, gözlerimi kapattığımda o bahsedilen tepede, güzelliğiyle hiçbir şeyin boy ölçüşemeyeceği çiçeklerin arasından çıkan kelebeğin burnuma konuşunu hissedebileceğim gibi.
Öte yandan, cümleleri o kadar ustaca ayarlanmış ki. Hissediyorum, bir satır daha okusam, cümle düşecek. Fakat öyle bir şey ki, sanki bir uçuruma doğru koşuyorum, kıyısına gelince duruyorum. Biliyorum ki bir adım daha atsam düşeceğim. Bunu da kötü bir şey olarak algılamamak lazım. Bu beni heyecanlandırıyor. Cümlenin bir anda yükselip bir anda sakinleşmesi beni keyiflendiriyor. Uzun sayılabilecek cümlenin ardında bir soluklandırıyor insanı yazar, cümle sanki beni rahatlatıyor.
Öyküleri genel olarak pek başarılı. 14 öykünün 14’ü de hem de. Kendisinin Türk edebiyatı arasında yer aramasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Zira çok sağlam bir yere sahip gibi gözüküyor.
***
Yazar Orhan Veli Alıcı, 1982 yılında Kahramanmaraş’ın Göksün ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ve İktisat Fakültesi’nde lisans, Marmara Üniversitesi Kamu Hukuku bölümünde yüksek lisans, İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde de doktora eğitimini tamamladı. Bir süre müfettişlik mesleğini icra eden yazar, bir kamu kurumunda iç denetçi olarak çalışma hayatını sürdürmektedir. Yayımlanmış mesleki nitelikte birçok kitap ve makalesi bulunun yazarın Dervişin Sırrı ve Eşkıyaşk isimli romanları yayımlanmıştır.
Yazara yayın hayatında başarılar diliyorum. İçten içe de yaptığı işten bir an önce sıkılmasını ve tamamiyle yazarlığa yönelmesini diliyorum. Sözüme güvenebilirsiniz, çünkü kendisi bu işte oldukça başarılı.
güzel bir değerlendirme olmuş. ama öykü kitabı oldukça derin anlamlar içeriyor. tekrar tekrar okunması gerekecek bence.