Tüm dünya genelinde bulunan ve nadiren insanların başvurduğu fenomenlerden birisine “iletişim” diyebiliriz. Aslında; her şeyin başı olarak kabul edilmesi gereken bu olgudan neden uzaklaşmaya çalıştığımızı da anlamak mümkün değil…
Her şeyin başı olma durumu da şuradan geliyor; bir şey vardır ya da yoktur veya algılanabilir ya da algılanamazdır. Bu şey hakkında herhangi bir varsayım yapıldığında, başka bir kişiye bu varsayım aktarılmazsa iletişim dışı kalmış olur ve koskoca dünyanın fark etmediği bir şey olarak varlığını ya da yokluğunu sonlandırır. Her şeyin bir sonu vardır. “Varlık” da “yokluk” da sonludur. Ancak; herhangi bir şeyin sonlanması için öncelikle başlaması gerekir. Peki; biz neleri başlatıyoruz?
Bizler, doğada bulunan diğer hayvan ve bitki gibi canlıların pek çoğundan farklı olarak, iletişim araçlarımızı geliştiriyor ve “yokluk”ları bulmaya çalışıyoruz. Örneğin; doğada oksitlenmiş hâlde kararlı bir şekilde bulunan elementleri oksitlerinden arındırıyor, onlara şekil veriyor ve doğal olmayan amaçlar için onları kullanıyoruz: “Asansör” doğal olmayan bir üründür. Doğanın hangi kısmında yukarı aşağı gidip gelen, istediğiniz seviyede duran, çağırdığınızda gelen doğal bir “şey” gördünüz ki? Bu amaçları gerçekleştirmek için bir “yokluk” üzerine varsayım yapan insanlar, “asansör” denen şeyi başlattılar ve bir yerden sonra bitirecekler…
Uçaklar, arabalar, binalar, tarlalar, nükleer santraller, otobanlar, oyun parkları, bilgisayarlar, sosyal medya, radyo, televizyon, telefon… Her birini sonlandırmak üzerine başlattık. Sonlanmak zorundalar çünkü kararlı değiller. Fikirlerimiz kararlı değil. Ulaşılacak bir nokta varsa eğer; o noktaya çok uzağız. Ve şayet; hedeflenen bir seviye tespit edildiyse, o hedefi ortadan kaldırmak için başlangıçtayız demektir.
Dünya gezegenindeki eko sistemin ana teması: “Başlat – Devam Ettir – Sonlandır” temelinde devam ettiği gibi; insanların düşünceleri de “var” ya da “yok” olan şeyleri başlatır, devam ettirir ve sonlandırır. İletişim de böyledir…
İletişim kurmak (başlatmak), etrafınızdaki kişilerle sonlandırmayı başlatacağınız işlemler için zorunludur. Kendi başınıza sonlandırma kararı aldığınız şeyler de olacaktır, döner ile ayranı aynı anda bitirmek, bireysel sonlu işlemlerden birine örnek olabilir. Fakat; ne yazık ki, bireysel sonlu işlemler bir iletişim gerektirmediği için, hafızalarda tutulacak olan “yok”lardan bir tanesi değildir…
Peki, hafızamızda tutacağımız “yok”ların bize ne faydası olacaktır?
Yeni nesillerin “yok” olduğunu gören çoğu kişinin, kendi gelecekleri için endişelendiğini varsayabiliriz (Bu da bir başlangıçtır.). Endişeleniyorlar çünkü yarının getireceği “yok”lara karşı soylarının devamı olan bu gençlerin hazırlıksız olduklarını düşünüyorlar. Gençler, sadece “bireysel sonlu işlemler”e odaklanmış gibi görünüyor (Hoş, ona bile odaklanamamış gibi görünüyor çünkü sosyal medya ile sonsuz sayıda hafızada kalmayacak “son”lara maruz kalıyorlar…), kendilerine ilerleyen yıllarda destek çıkamayacaklarının farkındalar. Doğaları gereği; “başladık” – “devam ettiremiyoruz” – “sonlanmanın anlamı ne, arkadaş?” düşüncelerine boğuluyorlar.
“Şey”tan ise arkadan “Aman be, bırak. Ne hâlleri varsa görsünler…” diye fısıldamaya devam ediyor.
Tonlarca ağırlıklardaki metal kuşlar havada uçuşuyor, tonlarca bombalar zaten hiç görüp de tanışamayacakları insanların üzerilerine düşüyor, patlamalar geceleri aydınlatıyor, bir hakem maçta hatalı karar veriyor, Fransa’da ahlak ve kültürü başlatmak için “ahlaksızlık ve kültürsüzlük” serpintili olimpiyatlar gerçekleşiyor, insanların değeri bir sahile vuran kafasız ya da kolsuz ceset kadarmış gibi, kara para aklamalar ya da uyuşturucu ticaretleri başlamış da bitiyormuş gibi görünüyor, Ukrayna’da paralı askerler sivilleri öldürürken Amerika pek de güzel petrol arıyor…
“Var” olanlar “yok” olmaya başlamış gibi görünüyor. Kimileri için tedirgin edici bir durum.
“Yok” olanlar “var” olmaya başlamış gibi görünüyor. Kimileri için sevindirici bir durum.
Zaten ne oluyor ne olmuyormuş gibi geliyorsa “iletişim”den geliyor. Yaşananları örneklemeler için kullananlar, o olayları yaşayanlar kadar “yok” sahibi olamıyor.
Sayı: 64