Fransızca’da ‘masque’, İtalyanca’da ‘maschera’, İspanyolca’da ‘mascara’ ve Kelt dilinde ‘mask’ sözcükleri ile betimlenen ve Türkçe’ye Fransızca’daki okunuşu ile giren ‘maske‘nin kökeni, Latince ‘mascus’ (hayalet) sözcüğüdür.
Maskelerin sınıflandırılmasında kullanıldıkları yer ve kullanım amacına bağlı olarak çok değişik gruplandırmalara gidilebilir. Buna mukabil, yelpazenin geniş bölümünü kaplayan endüstriyel üretim maksatlı olanlarını bir kenara bıraktığımızda, kalanların Ritüel ve Teatral olarak iki ana grupta irdelenmeleri mümkündür .
Bilinen en eski maske örneklerinin taştan oyma ya da pişirilmiş kilden M.Ö. 9000-7000 Yılları arasında (Neolitik Dönem) yapıldıkları bilinmektedir. Bunların, günümüzün kimi Asya ve Afrika ilkel topluluklarında da gözlendiği gibi kötü ruhlardan korunmak maksadı ile kullanıldıkları düşünülmektedir.
Maskenin arkeolojik kazılar sonucu bulunan en eski örneği kireç taşından oyularak yapılmıştır. Nahal Hemar‘a ait mezardan çıkarılan ve 12 parça halinde bulunduktan sonra birleştirilerek İsrail Arkeoloji Müzesinde sergilenen bu örneğin günümüzden 11 bin yıl önce yapıldığı düşünülmektedir.
Kuzey Amerika Yerlilerine, Orta ve Güney Amerika’da doğup gelişmiş Aztek, İnka ve Maya Medeniyetlerine ait maske örneklerinin ise çoğunlukla ağaç oyma ürünler oldukları ve özel giysilerle birlikte dinsel törenlerde sıklıkla kullanıldıkları bilinmektedir. 1400’lü yılların sonlarına kadar Meksika’da hüküm süren Aztekler, önemli kişilerin cenaze törenlerinde ölünün kefeninin üzerine yeşim taşından yontulmuş maskeler koymayı adet haline getirmişlerdi.
Benzer biçimde, Eski Mısır’da Kralların ölümünden sonra bedenleri balmumu ile kaplanarak sargı bezi ile sarılır, insan bedeni formu verilmiş bir ahşap sandukaya konularak ön yüzüne altından bir maske yerleştirilirdi. Kral Tutanhamon‘un altın mumya maskesi, bunun günümüze ulaşabilen en güzel örneklerinden biridir.
Maskeler, Antik Yunan ve Romalılarda simgesel bir üslup olarak kabul edildiler. Antik Roma’da persona sözcüğü hem maske hem de Roma Vatandaşlığı anlamına geliyordu. Her Roma vatandaşı, atalarının ölüm maskelerini kullanarak kendi soyunu diğerlerine gösterebilmekteydi. Balmumundan yapılmış kopyalar lararium adı verilen kutsal aile odalarında saklanırdı. Aileye yeni bir bireyin katılması veya her hangi bir bireyin ölümü halinde düzenlenen dini törenlerde bu maskeler kullanılırdı.
14. yüzyılda ortaya çıkışından günümüze kadar Japon ‘No Tiyatrosu‘nun oyuncuları ahşaptan yapılmış boyalı maskeler kullandılar. Ahşap kütüklerin maharetli ellerde işlenmesi sonucu ortaya çıkan ve çok değişik yüz ifadelerine sahip olan bu maskeler tanrıları, tanrıçaları, cinleri ve şeytanları sembolize etmenin yanısıra farklı karakter, tavır ve ruh hallerindeki insanları canlandırmak için de kullanılagelmişlerdir. Maskeleri bütünleyen uygun kostümlerin seçimi ile oyuncuların, seyirci üzerinde bıraktıkları etkinin daha da güçlenmesi mümkün olabilmektedir. Dolayısı ile oyuncuların çeşitli duyguları ve farklı karakterleri yansıtmasında önemli birer anlatım aracıdırlar.
Ortaçağdan başlayarak Avrupa toplumlarında daha çok bir eğlence aracı haline gelen maskeler; daha ziyade balolar, karnavallar ve festivallerde kullanılır olmuşlardır. Rönesans, maskelerin gösterişli ve eğlenceli baloların vazgeçilmez parçaları haline geldiği bir dönemdi. Dönemin İtalyan soyluları, gösterişli giysiler ve maskeleriyle saray eğlencelerine katılırlardı. Ağırlıklı olarak tiyatro oyunlarının yer aldığı bu gösterilerde hareketli sahne dekorları kullanılır, kral ve kraliçeler için devrin ünlü ozanlarının yazdığı methiyeler okunurdu. Bu eğlencelerin en belirgin örneklerinden biri olan Commedia dell’Arte’nin maskeli karakterleri modern palyaçoların da ilk örneklerini oluşturdular. 16. ve 17. yüzyıllarda değişik giysiler ve maskelerle yapılan danslı eğlenceler Avrupa’da oldukça yaygındı. İlkel dinsel ayinlerden ve geleneklerden kaynaklandığı sanılan bu eğlencelere ‘mask‘ adı veriliyordu.
Bale, opera ve mim sanatı üzerinde etkili olan bu eğlenceli gösteriler sonraki yıllarda Avrupa ülkelerinde eski önemini yitirdi.
Günümüzde, Kuzey Amerika Yerlileri’nden Kuvakiyutlar atalarının efsanevi serüvenlerini canlandırdıkları danslarda maske takmaktadırlar. Dans sırasında yüzlerindeki maskeyi çıkarıp, bir anda başka bir kişiliğe bürünerek izleyenleri şaşırtmak gösterilerin vazgeçilmez ritüellerinden biridir.
İlkel Afrika toplumlarının çoğu, doğaüstü güçleri simgeleyen maskelerin insan ve doğa olaylarını etkileyip yönlendirdiğine inanmaktadır. Mali Yerlileri‘nden Bambaralar ürünün bereketli olması için yapılan ayinlerde antilop kafası biçiminde maskeler takmaktadırlar. Maske, Liberya yerlilerinden olan Mendeler‘in ergenlik çağındaki çocuklarının erişkinliğe kabul törenlerinin vazgeçilmez bir unsurudur. Bu törenlerde çocukların, ormanın ıssız bir köşesinde en korkunç maskeyi takmış olan kişiye yaklaşabilmelerine bağlı olarak cesaretleri sınanır.
Nijerya’da Yorubalar atalarını simgeleyen maskelerle köylerinde dans ederek dolaşırlar ve atalarına çeşitli yiyecekler sunarlar. Bu törenin, insanları ruhlar dünyasına yakınlaştırdığına ve atalarının kendilerini kötülüklerden koruduğuna, dahası bereketi artırdığına inanırlar.
Maskelerin boyutları, kullanım şekline, amacına ve kullanıldığı yere göre büyük değişkenlik gösterir. Avustralya totem maskeleri bir insan gövdesini örtecek kadar büyük yapılırken, Inuit Kadınları sadece parmaklarına taktıkları maskelerle gösteriler sergilemektedirler.
Dünyanın çeşitli bölgeleri ve ülkelerinde, hem geleneksel tören hem de tiyatro amacıyla kullanılan maskeleri görmek mümkündür. Pagan inançlarının ortadan kalkmasıyla ritüel maskelerde önemli bir azalma olmasına karşın, tiyatral maskeler günümüzün çağdaş dramalarında halen kullanılabilmektedir. Rituel maskeler, birçok karakteristik özelliği taşıma eğiliminde olmasına rağmen dünya üzerinde çok farklı formları geliştirilmiştir. Bir maskenin işlevi, büyülü, ananevi veya dini olabildiği gibi tiyatro için bir makyaj unsuru olarak da kullanılabilir. Aynı şekilde maske giyen birisi, kılık değiştirerek önemli törenlere başkanlık edebilir ve yetkilerini kullanarak toplum için koruyucu bir hal alabilir.
Her biri birer sanat eseri olarak nitelendirilebilecek, Altın, gümüş gibi değerli madenlerden maharetli ellerde yapılmış ve pırlanta, zümrüt, yakut gibi değerli taşlarla süslenmiş maske örnekleri bulunmakla birlikte, yüzde kolay taşınabilmelerinden ötürü yapımında çoğu kez ahşap, deri, boyalı karton ve kumaş gibi hafif malzemeler kullanılagelmiştir. Son dönemlerde; ucuzluğu, hem kolay şekil verilebilmesi hem de kalıba dökülerek seri üretime olanak sağlaması nedeniyle maske yapımında plastik ya da silikon kullanımı ağırlık kazanmıştır.
Kaynakça:
1) Ancyclopedia Britannica/ Mask-Teatrical Uses/ By Paul S. Wingert.
2) History of Masks/ Ancient and Rituel Masks/www.historyofmasks.net.
3) İzmir Mask Müzesi Yayınları/ Mask Tarihçesi.