1965 Yılı Kadıköy’den Bir Görünüm
Bu şehr-i Sitanbul ki bi-misl ü behadır
Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır
Nedim
İstanbul’a başta Sadabad olmak üzere bir çok yapının kazandırıldığı Lale Devri‘nin en önemli simalarından olan şair Nedim, şehrine olan borcunu bu iki beyitle ödemiştir. Bu yazıdaki amacımda İstanbul’un en sevdiğim üvey evladı olarak gördüğüm Kadıköy’ün Bahariye semtini yazarak şehrime borcumu bir nebze de olsa ödemeye çalışmak olacak.
Henüz II.Mehmed’in İstanbul’u fethetmesine 100 yıl varken,1353 yılında Orhan Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılan Kadıköy’ün ismine dair bilinen en doğru iddia, Fatih Mehmed’in şehri ele geçirmesinin ardından buranın yönetimini İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi‘ye vermesidir. Bu tarihten sonra da ilçe Kadıköy adıyla anılmıştır. Bu coğrafyanın yetiştirdiği önemli münevverlerden birisi olan ünlü seyyah Evliya Çelebi ilçeyi ziyaret etmiş ve şunları söylemiştir: ”…Deniz kıyısında yel değirmenleri vardır.” Terzi Mustafa Ağa Yalısı hepsinden mamurdur. Çarşı içinde bir minareli, kıble kapısına basamak taş merdiven ile çıkılır, dörtgen şekilli ve kiremitli derli derli-toplu bir cami vardır. Han’ın Darüssaade Ağası Osman Ağa yapısıdır, kıble kapısı üzerinde tarihi bir yazı vardır:
”Nam-ı paki ban-i hayrata asarı tamam
Dediler tarihini bil cami-i Osmandır”
Bundan başka cami yoktur. Ancak limanında balığı çoktur. 18.yüzyıldan itibaren kentin genişleyip, yazlık semtlerin oluştuğu bilinmektedir. Tanzimat devrinde Kızıltoprak, II.Abdülhamid devrinde ise Fenerbahçe semtleri yerleşme alanı olmuştur. 1869’dan 1930’a kadar Üsküdar Sancağı’na bağlı olan Kadıköy, 23 Mart 1930’da ilçe haline getirilmiştir. Özellikle Gezi süreci ve ardından yaşanan olaylarda muhalif kimliğinin ön plana çıktığını gördüğümüz Kadıköy’de gezerken kendinizi müthiş duygular içerisinde bulabilirsiniz. Metropolde büyüyenler için içerisinde bulundurduğu çarşısı adeta bir kasaba havası vermektedir. Kişisel milli bayramım olan 3 Mayıs’ta Kadıköy gibi dolu dolu bakan bir kadın şu cümleyi kurmuştu: ”İstanbul bir ülke olsa başkenti Kadıköy olurdu”.
İçerisinden geçen Kadıköy-Moda nostaljik tramvayı ile Anadolu Yakası’nın İstiklal Caddesi olarak atfedilen Bahariye ise Kadıköy Çarşı alanı ile birlikte ilçenin en canlı ve kalabalık alanlarındandır. Bölge, vaktiyle Kadıköy ahalisinin temiz havasıyla ünlü, önemli mesire alanlarından birisiymiş. O vakitlerde baharlık olarak adlandırılması, bu caddenin Bahariye ismini almasına temel olmuş. 1992 yılında yaya yolu haline getirilen caddenin girişinde sol tarafta yer alan Surp Levon Ermeni Kilisesi şehrin Anadolu yakasında yer alan tek Ermeni Katolik Kilisesi olması bakımından önem teşkil etmektedir. İlk olarak 1890 senesinde şapel olarak inşa edilmiş, artan nüfus ihtiyacını karşılayamaz hale gelince yerine daha büyük bir kilise binası yapılmak için 1905 tarihinde yıkılmış, 1911’de ibadete açılmıştır. Ülkenin pek çok noktasında gayrimüslim taşınmazlarında yaşanan sorun burada da mezarlık alanında yaşanmaktadır. Semtin en önemli iki yapısından birisi olan Süreyya Operası İstanbul eski milletvekillerinden Süreyya İlmen tarafından yaptırılıp 6 Mart 1927’de açılmış fakat geçen süreyle sinemaya yenik düşmüş ve 2005 yılının son gününe kadar sinema salonu olarak kullanılmıştır. Kadıköy Belediyesi tarafından kiralanıp restore edilerek 27 Ekim 2007’de operaya dönüştürülmüştür. Süreyya İlmen Paşa’nın büyük hayali olan ‘Kadıköy’de Opera’nın’ yansıması olan Süreyya Operası’nın ilk müdürü ise Nazım Hikmet’in babası olan Hikmet Nazım‘dır. Semtin bir diğer önemli mekanı ise; Nazım Hikmet Kültür Merkezi’dir. İstanbul’da Kadıköy haricinde Maltepe ve Bakırköy’de yer alan kültür merkezi 1997 yılında kültürevi olarak kurulmuş 2004’te Nazım Hikmet Kültür Merkezi olarak değiştirilmiştir. Kültür Merkezi bünyesinde fotoğraf, sinema, tiyatro gibi çok çeşitli atölyeler yer almaktadır. Bunların yanı sıra seminer salonları, konser-sergi alanları ve hoş bir kütüphanesi mevcuttur. Bir etkinlik için yolunuz düşerse şayet Piraye Kafe’ye girip taze çayından içmenizi tavsiye ederim.
Benim için ise Bahariye’nin anlamı Kafkas Pasajı’dır. Bahariye Caddesi üzerinden Moda’ya doğru yol alırken sol tarafta kalan Moda Sahnesi’nin üst katında yer alan Pasaj her pazar günü Edebi Eserler Mezatı’na ev sahipliği yapmaktadır. Her pazar saat 14.00’da başlayan mezatta kitaplar ilk olarak 1 TL’den satışa sunulmaya başlıyor ve o kitaba en fazla değer biçen sahibi oluyor. Çok sevdiğiniz yazarların günümüz basımları kitaplarını okumak yerine o dönem devrin insanlarının katkılarıyla binbir güçlükle hazırlanmış kitapları okumayı siz de seviyorsanız bir pazar gününüzü ayırıp uğramalısınız. Uğramışken de adeta bir İstanbul tarihçisi olan ve sohbetiyle sizi engin deryalara gark eden şehir tarihi ile ilgili zengin kütüphaneye sahip olan Yüksel Gölpınarlı ile konuşup muhteşem bilgilerinden faydalanabilirsiniz.