Dağ

Onunla henüz karşılaşmamıştım. Hava öyle sıcaktı ki, taşlardan yükselen buğular her şeyi bulanıklaştırıyordu. Hangi ota bassam, güneşin kurutmuşluğu ile çıtırdıyordu ayaklarımın altında. Belki de onları ezdiğim için mutluydular. Bir otu anlıyor olmanın hissini bilir misiniz? Sırtımdaki çantadan cam şişeyi çıkardım.…

Eyalet

Bu gece bir varoluş düştü göz kapaklarımdan Gerçeküstü yaşamın kuytu diyarları Boyut atlamış ışık süzmeleri -Hayal dünyası, karşılıksız çekidir bir insanın- O gece bir yok oluş öptü dudaklarımdan. Ben zifiri karanlıklarda doğdum yeniden Saatleri, bir kadının kirpiklerine dizdim Duvarlar da…

Kördüğüm

Selin’in hava durumu: “Balkanlardan gelen yoğun yalnızlık sebebiyle yağmurlu” Sıradan bir çarşamba. Haftanın en sevmediğim günü. Çarşamba aynı biraz siyahtan çalmış, biraz beyazdan kapmış gri gibi. Tatile yakın değil, hafta başı hiç değil. Ortalıkta kalmış, tarafsız, kararsız… Tıpkı babam gibi.…

Kadın

Günlerden pazar, aylardan temmuz ve yıldızlar gökyüzüne tırmanmış, karanlığı eğlendiriyorlar. Bir yanıp bir sönüyor, bazen kayıp bir umut oluyor, oyunlar oynuyorlar. Gecenin altında, yirmilerinde bir kadın. Eline aldığı siyah topuklu ayakkabılarıyla yürüyor. Çıplak ayakları, sıcak kaldırımlarda yavaş yavaş ilerliyorlar. Yüzünde…

En Değerli

Kulağımda “Kalk yavrum, kalk!” sesleri. Aralanan göz kapaklarımın arasından seçebildiğim iki kafa. Öndeki, gecenin bir yarısında uykumu bölmenin mahcubiyetini güleç yüzüyle örtmek isterken minik zeytin gözleriyle komik görünen anneannem; arkadaki ise, karakteriyle bütünleşmiş, yıllardır her baktığımda bir anlam çıkarmaya çalıştığım…

Sessiz Saçmalıklar (XLIII – XLIV)

-Vol.43– Başarı diye gözümüze sokulan ve “standardı bu” denilen iş ve hayat şartlarına hapsolduk baylar. Koca bir yanılsama içinde yaşayan varlıklar olarak hayatımıza devam ediyoruz. Herkes görünürde mutlu, herkes sadece riya ile yaşıyor. Bütün bu pislikleri ne yapacağız, nerede saklayacağız? Gitmesi…

Mor Gecenin Arzuhâli

suyun vurulduğu yerden doğar güneş olmadık zamanlarda büyüdük olmayan zamanlara hasretiz mucize bekler iken gerçek görülmüyor takat yok, takat yok, takat yok ne varsa tezgah üzerinde, tenimdedir çekilen şu mil, gözümdedir ah bu nedir? ölümün dehşet-efşan güzelliğinden sıyrılıp açıldığımız bu…

Bilmiyorum Ne Olacak

Zihin ile kalem arasında muazzam bir ilişki olması ve aynı zamanda doğu-batı gibi birbirinden ayrı meziyetlere sahip olmasının sıkıntısı var idi epeydir içimde. Yazacaklarım zihnimden öteye gidemedi ve yazamadım. Ne kanayan yaralara dokunabildim ne de o yaraya tuz bastım, sadece…

Sus

Kimseye nerede olduğumu söyleme, dedi Söyleme. Geç kalan mektubu da söyleme Yatırmadığım faturaları da söyleme. Kuşlar gelmiş bahçeye, dalları kemirmiş Söyleme Yoksulluk ve yoksunluk arasındaki ince çizgiyi irdeleyecekler Bırak kendileri bulsunlar Söyleme Söyleme ki öğretici olsun zaman Ay olsun geceye,…

Geçmemiş

 Yağmurlu bir güne uyandım o sabah. Aylardan “kapıdan baktıran kazma kürek yaktıran” mart. Evden çıkmam diye düşündüm ve kahvaltıda yumurta pişirdim kendime. Her gün bir kuru ekmek, dört beş tane zeytin ve az biraz da ezineye talim olmak zor. Kendimi…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.