Bir garip fırtına, ufuk kayıp gökyüzü gri-kara Gemiler sarhoş, yalpalayan yelkenler art arda Sebebi Lodos, dayanmış haşin, camlara Nazarım, günüm, güneşim neredesin? Diller mühürlü, gözlere gömülü sözler Dokunsan dökülecek taneler Yürek kor ama sobalar kör Yiğidim, toprağım, sebebi vatanım neredesin?…
Aralık
İrkiliyorum Kapılar ardıma kadar kapanmış gibi Sanki çığlıklar geçmez kapı deliklerinden Pencere kenarından bir rüzgâr eser Odam muhafazakâr Açamıyorum kapıları ardına kadar. Dudaklarım aralık bırakıldı Doğdum, aralıktı Aralıktı kapı, yalanlarını duydum Yalanlarını duydum, aylardan aralıktı. Susuyorum, kulakların yok Susuyorum, kuru…
Peri Kanatlar
Küçük badem gözlerinin bal sarısı, bir parça hüzün bir parça tedirginliğe teslim oldu vedalaşırken. Yediye anca ulaşmış yaşının iki katı kadar vedaya maruz kalmıştı. “Sevgi Teyze diş perisi badem şekeri bırakmıştı ya onları sen ye ama sakın şişko Hamdi’ye verme!”…
Psikaos
Kelimelerin türetilmesi ya da gündelik hayata uyum sağlamaları, bu kelimelerin hangi düşünce yapısı altında hangi anlamlara hitaben kurulduğunu her zaman düşündürtmüyor. Yanımdaki insan da bu kelimeyi kullandı, ben bu kelimeyi kullandığımda karşımdaki beni anladığını ifade etti ve olay burada tamamlandı,…
Ayak Sesleri
Günün ilk ışıkları küçük odanın perdesini zorlarken yatağın yanı başından şikâyet sesleri gelmeye başladı: – Kalksa artık. Çok sıkıldım. Bu sözlerden sonra daha fazla dayanamayarak kendisini gürültülü bir şekilde yere attı. Soner birden yerinden sıçradı. Bütün gece bir o yana…
Bavul
Siyah deriden yapılmış dört köşeli bavulun sapını sıkıca tutuyordu. Ömrünün bütün yükünü içine doldurmuştu, taşımakta zorlanıyordu. Bir kısmını boşaltsa neleri bırakırdı geriye? Gençliği, aşkları, aldanışları, hayal kırıklıkları, acıları… Vazgeçemiyordu hiçbirinden. Bavulu yavaşça yere koydu. Ellerine baktı. Yaşamın alnında derinleştirdiği çizgiler…
Kan İçen Toprak
“Başka türlü bir şey benim istediğim, ne ağaca benzer ne de buluta, burası gibi değil gideceğim memleket; denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.” Bu dizeler bu memleketi Nâzım gibi seven Can Yücel’e ait. Toprağına kurban olanlarla bu topraklarda kurban olanların memleketinden karalıyorum bunları.…
Halil İbrahim Sofrası
Sonu ufki, beyaz etekleri dalgalanan büyük bir sofra Her gün, amade bir tabakta sunulur peşi sıra Acı bir tabakta, ekşi bir tabakta, tuzlu bir tabakta Tabaklar ister gümüş, ister altın ya da bir beşik ki, dolarlardan sarma Kalan her güne…
Koltuk Sevdası
Toplantı odasının kapısı açıldığında yuvarlak masanın etrafındaki dört çift göz içeri giren işçiye döndü; daha doğrusu yük arabasındaki büyük koliye. Üç şirket ortağı ciddiyetini bozmazken coşkusu her hâlinden belli Müdür yerinden adeta fırladı, işçiye koliyi nereye koyması gerektiğini gösterdi. Kolinin…