barolar, baronların sözcüsü imiş yerde sürükleyen, sürüklenen imiş sütten ağzı yanan yoğurt üfler imiş zengin züppesi bundan bihaber imiş dağ fare doğurmuş o kutlanır imiş kaymakam vali beyler seyreder imiş altı yüz boğaz mecliste mebus imiş millete kör sağır ite…
Sahne Dekorları
Günümüzün uyarı sistemlerini inceleme vakti gelmiş. Bunu incelememek için ısrar edenlere de birkaç “tokat” savurmak lazım çünkü hararetli tartışmalardan eser kalmamış… Eğer uyarı sistemlerini adım adım incelemezsek sonuç istenmeyen bir hâle bürünebiliyor. Ve bu cümleye kadar aklımızda tek bir pırıltı…
Gölge
Bir akşamüstü, yağmur herkesin alnına aynı günahı yazarken, Bir çift eski ayakkabının gölgesinde dururum. Kapının yanında, her zamanki yerinde. Sanki biri “buradaydım” demek için çıkarmış gibi. Sanki birisi telaşı tabanında unutmuş gibi. Onca kalabalıktan yalnızlığı ödünç alırım. Loş bir vazgeçişte…
Bahar Gösterdim Ele Güzümü
uyanıp her sabah yokluğuna gözüm yaşı ile yuğdum yüzümü sıvadım kolları iş çokluğuna bahar gösterdim hep ele güzümü taş taşıdım, hasret çok daha ağır yarama tuz bastım, ezdim üzümü korktum, adın benle kötü anılır bahar gösterdim hep ele güzümü kutup…
İki Dünya Arasında
Karanlık. Bir ışık görüyorum ufuk çizgisinde. Gözlerim kamaşıyor, aklım bulanıklaşıyor. Biliyorum arkamda hâlâ yıldızların var olduğunu. Bakmadan görebiliyorum karanlığı ve Ay’ı. Biliyorum, arkamda bir yeşil bir dünya hâkim. Ağaçlar yemyeşil ve kuşlar ötüyor. Dağlar bir o kadar yüksek ama durgun.…
Reenkarnasyon
En başa dönelim Her şeyin başlangıcına Hiç kimsenin olmadığı boşluklara Bir kadehe yıldızları dökelim Şaşırsın karanlık Patlasın işte bir şeyler Her şey dağılsın etrafa Bütün hikâyeler böyle başlar Farz edelim ki yıldızlar gerçekten kuyruklu Gezegenlere çarpa çarpa ilerliyorlar boşlukta Sen…
Uçurumun Kıyısından Kendime
“ölüler ki bir gün gömülür, içimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler insan yaşıyorken özgürdür insan yaşıyorken özgürdür” Yanlışlıklar silsilesinin döngüselliğinde takılıp kaldığım, sonu görünmeyen bir hata çıkmazının, tam ortasındayım. Beni kendine çeken davetkâr, keskin bir uçurumun dibinde oturmuş; ‘ölümü düşlüyorum’. Ruhi Bey’e…