Bazı şarkılar okaliptüs ağacı gibi. Bilirsin, okaliptüslerin görevi bataklığı kurutmaktır. Neden bir ağaca böylesine bir yük verilir ki? Biz sabah 8 akşam 6 çalışırken yoruluyoruz. Onlar bataklık kurutuyor.
Bazı şarkılar çikolatalı pasta gibi. Annen sevmiyor, sen bayılıyorsun. Ya bencillik yapıp çikolatalı alacaksın ya da beni dokuz ay karnında taşıdı azabıyla meyveli.
Bazı şarkılar sıcaktan genleşmiş, açılamayan pencereler gibi. Hava çok sıcak camı açman lazım. Ama cam da zaten bu yüzden açılmıyor.
Bazı şarkılar karmaya inancın tammış gibi. Adalet mutlaka yerini bulurmuş gibi. Ama çoğu zaman bulmuyor.
Bazı şarkılar gizli sırrın gibi. Kimseyle paylaşmak istemiyorsun ama birisiyle konuşmazsan da çıldıracak gibisin. Mecbur paylaşıyorsun.
Bazı şarkılar 25 yaşındaki hâlinle 33 yaşındaki halini karşılaştırmak gibi. Baksana gözlerin öyle bakmıyor artık. Zaman mı geçti yoksa insan mı geçti hayatından? Seni eskiten şey ne?
Kim bilir… Belki de nazar değdi. Kötü enerji gibi değil, bambaşka. Hani çok sevdiğine değer ya.
Kim bilir… Belki de nazar değdi. Sen kendi acına nazar değdirdin. O yüzden çeviremiyorsun kafanı.
Kim bilir… Belki de sahiden nazar değdi. Nefes sayılı da o değil mi sanki?
Bazı şarkılar her iki tarafı dağlarla çevrili yollar gibi. Denize ulaştığını ancak kokusundan anlayabiliyorsun.
“Bazen alfabeyi öğrendikten sonra bunun, bunca emeğe değmediğini anlayan çocuğun duygusu bu.”
Bazı şarkılar korkularınla yüzleşmek gibi. Aynanın önüne sadece makyaj yapmak için geçmiyorsun artık. “Ben buyum” diyorsun.
Bazı şarkılar o çok sevdiğin çiçekli balkonda, en yakın arkadaşınla saatlerce kahvaltı yapıp üstüne Türk kahvesi içmek gibi. Fal bakmayı bilen yok, olsun.
Bazı şarkılar duvardan duvara geçebilen hayali kahramanlar gibi. O adamın amacı duvardan geçmek değil ki.
“Bazen yüzmeyi öğrendikten sonra bunun, sahiden bunca emeğe değmediğini anlayan ve ileride çok başarılı bir pilot olanın duygusu bu.”
Yazan: Kardelen Güler