Zaman akıp giderken kelimelere yüklenen anlamların da insan doğası gibi değişmesi gerekiyor. “İnsan doğası değişimi”, insanların değişimi anlamına gelmiyor; kendilerine türettikleri doğayı değiştiriyorlar… Peki, bu nasıl oluyor?
İnsanlar, adapte olmak zorunda kaldıkları hayat koşullarını yorumlar ve konforlu bir yaşam için kendilerine yol çizerler… Örneğin; bir insan aile kurar ve ailesinin bir ilkesi olduğunu savunur. Soyadı kanunu çıkmazdan evvel birilerinin babalarının adlarıyla anılmasının sebeplerinden biri budur, değil mi; İbn-i Sînâ? Ebû Ali Hüseyin yerine “İbn-i Sînâ” olarak anılmasının sebebi; “Mr. Smith” şeklinde soyadıyla birilerini akılda tutmakla aynıdır. Her ne kadar kulağa garip gelse de kişilerin markalaşması sürecini “insan doğası” olarak değerlendirebiliriz. Kaliteli/konforlu bir yaşam istiyorsanız da bu markaların etrafında bulunmalısınız.
Aynı mantık devam etmesine rağmen; devletleşme ya da şirketleşme süreçlerini de incelediğimizde yine karşımıza “soy”lar çıkacak, konforlu yaşam peşinde koşanlar da onların arkasından yolculuklarına devam edecek. Birileri de “Burada bir terslik var!” diyecek çünkü konforlu yaşamın pahalı olmasına değil; mümkün olmadığına şaşıracak. Evet, sekiz buçuk milyar insandan bir tanesi bu insan doğasına çok şaşırdı çünkü fark etti ki “konforlu yaşam” denen şeyin bir standardı yok…
Kelimelerin anlam değişimine burada bir el atacak olursak (Çünkü konforlu yaşam büyük bir çoğunluk için mümkün değil.) “çete” kelimesinin anlamını incelememiz gerekecek. TDK’ye göre birinci anlamı “Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk.” olan bu kelime, sanki “’Terörist’ diyemediklerimize ‘çete’ diyelim.” hissiyatı uyandırıyor.
“Bu hissiyat neden uyanıyor?” sorusunun cevabı da belli aslında: “YASA DIŞI İŞLER YAPMAK eylemlerini yasallaştırıp yaptıktan sonra yapılan işler ŞİRKET POLİTİKASI gibi bir şey mi oluyor? Hangi yasaların dışında kalan işleri çeteler yapmaktadır? Soruya, soruyla cevap verilmez ancak kolaya kaçmak hoşuma gidiyor.”
Paradoksun başladığı yer, insan doğası. Bir kısım manipüle ederek, bir kısım edilerek ve diğer bir kısım da edilmeyerek konforlu yaşama ulaşacaklarını düşünüyor. Soy isimler; devletleşiyor, şirketleşiyor, sivil toplum kurumu hâline geliyor, vakıflaşıyor, değişik değişik şekillere giriyor ve birileri de bunların bir parçası olmaya çalışırken diğerleri ise tüm bunlardan uzak durmaya çalışıyor. Hayat, peşinde koşulacak şey değil…
İşin daha da güzeli, eskiden soy isimlerin anlamı varken şimdi bu anlamları da ortadan kaldırıyoruz çünkü çok ortaklı şirketler, kimin adını taşısa daha iyi olurdu bilinmiyor. PİP-ET KASAP (Tamamen uydurmaca bir kasap adı, umarım böyle bir kasap yoktur.) size bilmediğiniz hayvanların etini yedirdiyse bu kimin ayıbı? TAYDIRVO ECZANESİ’nden aldığınız ilaçların tarihi geçmişse de işletmecisini bulmak lazım… Hastanelerin içlerine sızıp yeni doğan bebeklerden para kazanmayı iş bilirlerken, depreme uygunluğunu umursamadan binaları dikerken, bir yangında herkesi mahsur bırakacak yapıları kullanıma devam ederken ve bunlara benzer binlercesi yaşanmaya devam ederken, “Hangi yasaların dışında kalan işleri çeteler yapmaktadır?” sorusunu sormak aklımıza gelmiyorsa bu da bir insan doğasıdır.
İnsan doğası, değişmeye devam eder. Kendisine adapte olmanızı beklemektedir. Bu adaptasyon süreci içerisinde sürü hâlinde yaşayan her canlıda olduğu gibi; çeşitli konularda farklı kişilerle iş birliği içerisinde olabilirsiniz. Eğer; yapmakta olduğunuz işte bir terslik var ancak birilerinin yasalarına uygunsa o işi devam ettirmemek sizin elinizde. “Herkes yapıyordu, ben de yaptım.” bahanesine sığınarak yaşayanlar sayesinde “insan doğası” bizim yaşadığımız hâlde.
İnsan doğası, bir noktadan sonra vicdanla çakışıyorsa sonuna kadar, tekrar tekrar, ısrarla bu doğada terslik olduğunu söylemek lazım. Ancak; en çok zorlayan paradoks şimdi geliyor, “vicdan” dediğimiz şey de insan doğasının bir parçası…
Özet olarak; doğamız gereği olayları belirsizleştirerek vicdanımıza uydurup yaşıyoruz. Biraz daha dikkatli olmalıyız ki çetelerin eline düşmeyelim, değil; çetelerin bir parçası hâline gelmeyelim.
Belirsizliklerimiz içerisinde, konforlu bir yaşama dahil olmanız dileklerimle…
Sayı: 69