Pencerem

Hohlayıp evimin camına Adını yazdım buğulu bir kış günü Kayboluyordu Gidişini bir daha izledim. Soğuk bir kış günü Kim suçlayabilir Evsizi içtiği şarapla Acaba sen ne yapıyordun İnsanı takip eden Bulutların altında. Penceremden dünya çok dardı Kapımdan çıktığında nasıldı acaba…

Dahası Sevmelerin

İnsanların kendi gürültülerinde, Son ses çalan şarkımı duymamalarını seviyorum Balkonda üflemeyi çirkinlikleri Deliresiye sarhoş olmayı Yitmeyi Kalem ve kağıt olmadan şiir yazamamamı seviyorum Ve en çok da insanların, yazdığım şiirleri duymamalarını seviyorum Susmasından kalemimin Küsmesinden şarkılarımın Kirlenmesinden duygularımın Korktuğum kadar…

İçimdeki Yaşamak

Bir şiire nasıl başlanır bilmiyorum. Sanırım yaşayamamak beceriksizliğim de bu yüzden. Zaten değil midir ki yaşamak Serbest ölçülü bir şiirdir. Şu içimdeki azgın yaşama hevesi Ne kadar da Titanik’e benziyor. Takvimden koparılan her yaprak Birer buzdağı olup yıkılıyor üzerime. Şu…

Varlıksın sen

O, en güzel manzaram Elleri, okumaktan sıkılmadığım romanlar Gözleri, bardağımı dolduran sonsuzluk Saçları, bitmek bilmeyen okyanus Benleri, öpmelik Sen, hepsi Sensizlik, hiçbiri Varlıksın sen Doğanın güzel olan her şeyi yaratılmış senden. *** kırmızı tonlarının  birindeyiz yine ürkek bakışlarının ufkundayım uzaklarda…

Ve Hezeyan!

I. Hür kuşlar prangalandı altın kafeslere. Kaybolmuş bütün sigara dumanları Hepsi içimde, Yakmakta hasretinle birlikte. Hades’e sordum söylemedi nerden geldiğini bu korun. Mitolojik kayıtlarda geçmiyordu Sabıkam yoktu oralarda biliyordum. Tek sabıkam sendeydi; kayıpları oynuyordum. Kimsenin izlemediği, reytingi düşük, Basit gelirli…

El Camino’dan Sancho’nun Karısına Mektubu

Ya gözlerin ne olacak? Sana bakarken kör olduysam suç bende… Ellerimi kırsalar, yazdırırlar bir fakirhaneye, Dilenerek ve sürünerek koşardım ama Ayaklarım tutmuyor, sana gelmeye… Piç ettik sevdiklerimizi, gölgelerde terk ettik… Ölülerimizi kaldırmasak, Sevdiğimiz çocuklar tımarhanelere kapatılsa, Hiç bilemeseler devrimini ikimizin Senin…

Benim Hayatım

Renkli koltuklarda renksiz  hayatım Bazen bilinmez hayat kavgalarım Karmaşa ve kargaşa içerisinde Soğumuş çay misali ayrılıklarım. * Kaoslar içerisinde bir kuşum Bazen içten içe yanıp tutuşurum Bilmece içerisinde belki de bir hece Hayat yoğunlukla bir gece. * Üzülürüm, sevinirim, düşünürüm…

Vazgeçemeyiş

Oysa ne çok sevmiştim seni Ne çok kaçışlardan kaçıp Ne uzaklıkları teptim geri Gidemedim Sesin kulaklarımda Ustaca nakşedilmiş bir tını gibi Şimdilerde bir piyano bir keman bir çello sesi Bir musikide arıyorum seni Gelmezsin değil mi? Biliyorum. Oysa gitmeyeceğine inandırmıştın…

Serzeniş

Gelme bahar, söndü aşkın çerağı  yürek kışa tutulmuş, gönül ayaza Benim seni görecek gözüm mü var? Gonca gül idim kurudum,  yaprağı döktüm oğundum, hâra kalıp avundum Bülbül sevindirecek halim mi var? Bıktım dünyanın gamından, yaş tükendi yasından, gönül kocadı ah’ından…

Sessizlik

Sen susuyorsun Ve satırlar dökülmüyor kağıtlara Sen susuyorsun Ben şehre birkaç adım Sanaysa koca bir sevda uzakta Sen susuyorsun Ve kelimeler avare birer gezgin Yutkunmakla söylenmek arasında Sen susuyorsun Ben üşüyorum Dudakların tenimde soğumakta Sen susuyorsun Acıtıyor huzurlu bilinen sessizlik…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.