Gel-Git Düzeni

Söylenmiş olanın uçup gittiği Yerine çağrılmış olanı gönderdiği Adı konulanın hapsedildiği Yazılanın silindiği Bir gelgitler düzeni İki uç arasında salınıp duran Bir aşağı bir yukarı Bir sağa bir sola Şuraya ya da buraya Sağanaktan sonra el ele tutuşan Güneş ile…

Okyanusun Kalbi

OKYANUSUN KALBİ Hayır hayır onlar öyle olmayacaklardı. Titanic büyük talihsizlikti. Ama o battığına göre düşüncelerinden sıyırdı zihnini. Yarın düğünden çıkıp balayına başlayacakları o muhteşem gemi hakkında böyle düşünmek hem de en mutlu günün arifesinde. Evlilik stresi böyle bir şey demek…

Kum Tanesi

İçine işlerim şimdi ansızın Perdelerde loş bir ışık Süslü duvarlardan uzak yaşamın Uslu durmaya yetmez telaşı. Hareket eden limana yanaşır bazen Demir atmış bir gemi Sürüklenir durur peşinde İmtiyazlı bir deli. Nereden baksan fırıldak Nereden baksan sus payı Kahverengi dilli…

Kazı

Vakit öğlendi; ama o hala yatağından çıkmamış, bazı insanların nasıl yaptıklarına hayret ettiği taş evleri düşünüyordu. Sonra o taş ev içerisinde dünyanın huzurlu bir yer olduğunu farz ederek yaşadığını hayal etmeye başladı. Yaptığı en önemli iş zaten hep hayal etmekti.…

Bir Kurban Hikâyesi

Kurban kesme ayinini kim sever ki!  Deme öyle, çok seven var.  Ama Nermin sevmiyor. Yine de, bir şekilde, akan kanın kötü nazarları yıkayacağına inanıyor.  Tabii, fakirlere dağıttığı et, bir yandan da, yediği önünde yemediği arkasındaki yaşantısında -en azından bir süre…

Dolambaç

Sokağı denize çıkan bir mahalle arasında Güneşe doğru koşmak vardı şimdi Mahalle yokuşta olacak Güneşe koşarken fren boşalmış şekilde Rüzgârın arkadan ittiği bir biçimde inilecek aşağı Ayaklar yokmuş gibi Sanki o an tüm beden kalpten oluşuyor gibi O kalp hiç…

Soygunda Hangover

Siren çalar içim Dümdüz gitmek isterim Geçmişinden başlayarak Tükürük dolu toprağın Taş beton yalıtımsız kafa İçin dışın saman pasta Kirli oyunlarını temizlemez hiçbir yol Akıl sağlığı elinde koşturur durur Yaş taşa çıplak oturur Aşsız kalınca akıllanır Halay çekip cehaleti hortlatır…

Kazı

Vakit öğlendi; ama o hâlâ yatağından çıkmamış, bazı insanların nasıl yaptıklarına hayret ettiği taş evleri düşünüyordu. Sonra o taş ev içerisinde dünyanın huzurlu bir yer olduğunu farz ederek yaşadığını hayal etmeye başladı. Yaptığı en önemli iş zaten hep hayal etmekti.…

Anne N’olur

Halının ortasına işeyiverdi.  Hem de gözümün içine baka baka.  Ellerime baktım gayri ihtiyari: klorlu sudan kuruyup çatlamış parmak uçlarıma. Burnumun sızlayan direğinden gözlerime doğru yürüyen yaşları engellemedim. Koltuğa oturdum öylece. O da gitti öbür koltuğa kıvrılıverdi.  Babam diyalizden gelene kadar…

Atlas

Dünya yükü çok ağır! Atlas, sen ne yaptın? Bırak, boşlukta kendi de duruyor Zaten taşıdığını kimse anlamıyor..

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.