Dünya, kendisini oluşturan ve üzerinde bulundurduğu elementlerle algılanabilir forma ulaşmış bir gezegendir. Herhangi bir elementin vardan yok ya da yoktan var olması, pek de olası bir şey değildir. Ancak; enerji düzey ve dizilimleriyle neler neler ortaya çıkıyor ve neler neler de ortadan kayboluyor gibidir… Yeni bir hayvan ya da bitki türü oluşabilmesi ya da bir türün neslinin tükenmesi, maddeden çok, enerji deviniminin farklılaşmasından ibarettir.
Kabaca örnek vermek gerekirse dünyanın bir kısmı balıklara, kuşlara, ağaçlara, insanlara vb. dönüşür ve sonrasında da dönüştüğü şeyler dünya hâline geri gelir. Aynı şey; demir gibi mineraller için de geçerlidir; oksijenden ayrılan demire birkaç element eklenir, bağ kurdurulur, çelik olur, kullanıma sunulur, işi bitince de zaten tekrar oksitlenir ve dünya olur.
Dünya, bir öyle olur, bir böyle olur… Ama ne yoktan var olur ne de vardan yok olur…
İnsanlar da aynı şekilde bir vardır bir de yoktur. Dünya, insan olur; insan, dünya olur…
Bu devridaimler sürüp giderken dünya üzerinde de sistemler değişip durur. Dünyanın çeşitli bölgelerindeki sistemler, o bölgelere cevap veremediği belli olunca yok olup gider ve yeni sistemler açığa çıkar. Gereksinimler değişir, anlamlar şekillenir, toplumlar biçimlenir ve büyük bir kalabalık dünyaya dönmezden evvel iş birliğiyle bir “ömür” geçirir.
Çocuk doğar, ona “çağa” denir.
Çağa, yeni bir çağın habercisidir; bunu herkes bilir. Sıfırdan bilgi biriktirme süreci başlamıştır, eskilerin doğru bildikleri hataları ayıklamaları gerekir, yeni çağın ihtiyaçları doğru bir şekilde değerlendirilmeli ve cevaplar verilmelidir, büyük beklentilerin oluşturduğu sorumluluklar çağalara yüklenir, her biri omuzlarında taşıyacakları yük miktarını belirtecek hareketlere girişir ve genellikle de bir önceki dönemin beğenmediği bir düzeyde sorumluluğu kabul edip yaşamaya başlarlar.
Çağalar, bir hayatın tekrarını değil; geçmiş dönemin bilinmezliklerini yaşamak için dünyadan insana dönmüşlerdir. Fakat; çağalar, soru işaretleri içerisinde boğulmadan kendilerine yön çizmelidirler. Çağlar, ihtiyaçları açığa çıkarır; çağalar, ihtiyaçları giderir.
Çağalar, sadece insan da değildir. İklim değişimlerine ayak uydurması gereken göçebe hayvanlardır. Şehir hayatına uyum sağlamak zorunda kalan kedilerdir, köpeklerdir, tilkilerdir, martılardır, güvercinlerdir, akvaryumda tek işi kendisini sergilemek olan balık türleridir…
Hayat, her çağaya anlamlıdır ama anlamayanlar dünyaya dönüverir.
İnsanlara dönecek olursak çağalar, sanatla beslenmelidir. Sanat eserlerinde geçmiş çağların yaşantıları değil; gelecek çağların ihtimalleri barındığı için önemlidir. Bir anlam belirmelidir o eserlerde, yol çizmeye yardımcı bir fikir parlamalıdır, eskinin eksiği belirmeli ve yeninin tamamlanması için parçalar dizilmelidir hayallerde.
Dediğim gibi; hayat, her çağaya anlamlıdır ama anlamayanlar dünyaya dönüverir.
Sayı: 68