‘’ZAFER, ZAFER BENİMDİR DİYEBİLENİNDİR’’
Başarısızlık, hayatın her döneminde herkesin maruz kalabileceği olağan bir durumdur. Başarısızlık, başaramama hâlidir. Çevremizdeki insanları ve kendimizi gözlemlediğimizde, genel olarak başarısızlıklarını bir son olarak değerlendirmekte olduğunu görebiliriz. Başarısız olduğumuzda hemen olumsuzluğa kapılırız ve pes ederiz. Yenilgiyi kabul eder, tüm öz güvenimizi ve kendimize olan saygımızı yitirerek bir köşeye çekiliriz. Deyim yerindeyse havlu atarız. Oysaki başarısızlık, sandığımız gibi bir son değil, bir başlangıçtır. İnsanın yeniden başlamak için bir nedeninin olmasıdır. Geçmişte başaramadıklarımız, yeniden başladığımız zaman da bizim için bir noksan değil motivasyon ve tecrübe kaynağı olmalıdır.
Her gerçek başarının temelinde bir başarısızlık yattığı söylenir. Bu söz kısmen doğru da olsa burada bahsedilen başarısızlık, düşündüğümüz gibi ham başarısızlık değildir. Uğraşıldıktan, emek verildikten, ter döküldükten ve çaba gösterildikten sonra ulaşılan başarısızlıktır. Yani buradaki başarısızlıktan kasıt, bir nevi tecrübedir. Tecrübe, bir konuda zamanla ve çabayla elde edilen bilgi birikimidir. Bu yüzden de kaybedilerek kazanılan çok az şey ve belki de tek şey tecrübedir. Örneğin, Thomas Edison ampulü 999 kez denedikten sonra bulmuştur. Ona 999 kez başarısız olduktan sonra bininci deneyi yapacak gücü nereden bulduğu sorulduğunda, o hata gibi görünen denemelerin aslında bininci deney için gerekli birer öğrenme olduğu cevabını vermiştir. Tarih; başarısız olanları, ilk bozgunda havlu atanları, ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılanları değil, azim ve çaba sonucu yılmadan usanmadan çalışarak başarıya ulaşanları yazar. Başarısızlık korkusu taşıyan birinin mağlup olması işten bile değildir. Dünyaca tanınmış büyük liderler dahi başarısız olmaktan korkmadıkları için ‘’dünyaca’’ tanınmışlardır. Örneğin, Sultan II. Mehmed’e ve ideallerine kimse inanmıyor, en yakınları bile onu toy ve hayalperest bir sultan olarak görüyorlardı. Ancak o başarısız olmaktan korkmayarak ve başarılı olacağına inanarak dünyaca tanındı ve tarihe ‘’Fatih’’ olarak geçti. Fatih’in torunu olan Yavuz Sultan Selim, geçilemez denilen ve doğal bir engel olan Sina Çölü’nü, başarısızlıktan korkarak değil başarıya inanarak geçmiştir. Son örnek olarak Mustafa Kemal’i örnek verebiliriz. Yurdun her yeri işgal edilirken her türlü imkânsızlığın içinde bulunan ve sıradan bir Osmanlı Subayı olan Mustafa Kemal, ‘’Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir.’’ ilkesiyle başarısızlıktan korkmayarak mücadele etmiş ve büyük bir başarıya imza atarak günümüzde ‘’Atatürk’’ olarak anılmaktadır.
Kendi tarihimizdeki büyük liderlerden de görebileceğimiz gibi başarı, başarısız olmaktan korkarak değil başarabileceğimize inanarak gerçekleşir. Başarısız olmaktan korkarak bir işe başlarsak yenilgimiz hem kaçınılmaz hem de bizim için bir son olur. Ancak, bunun aksine ‘’Zafer, zafer benim diyebilenindir.’’ ilkesiyle hareket ederek başaracağımıza inanarak bir işe başlarsak sonunda başarabildim diyebiliriz. Çünkü başarıya ulaşana kadar elde edeceğimiz başarısızlıklar, bizim için bir son değil başarıya giden yeni bir başlangıç olacaktır.
Yazan: Ruhi Erdem
Sayı: 51