Değil mi ki hep haklı insanoğlu.
Doğuştan kendine savaşı.
Bir kanamayadursun dizi, yer çekimini beller düşmanı.
Güneşi, ayı, denizi, yeşili.
Nasıl sorgulatmaz barışı.
Öyle kin, öyle nefret.
Kalbinin yarası derin dizinden.
Milyonları sığdırsa nafile bedenine
geçer mi sandınız yalnızlık yazgısı.
Değil mi ki hep kötü insanoğlu.
Doğuştan en güzele savaşı.
Ağacı, hayvanı, çiçeği, çocuğu,
Her biri maktul elinde
Öyle acımasız, öyle soğuk, öyle sancılı
Çekeceği var her canlının,
Dünyayı yese doyar mı sandınız koca karnı.
Değil mi ki hep kızgın insanoğlu.
Doğuştan doğumuna savaşı.
Gülüşüne sığdırabilir dünya kadar yalanı.
Yüzyıllardır yıkar tüm duvarları, aşar sınırları
Ki atlar atına, uçurur toprak uğruna kafaları
Öleceği var tüm toprağın elinde
Fethetse dahi Tanrı’yı, diner mi sandınız iştahı.
Değil mi ki hep yalnız insanoğlu.
Doğuştan içindeki boşluğuna savaşı
Bakmayın yanlarında taşıdıkları milyonlarına
Kötülüğü unutturmuş kalbinin yerini,
Boşluğu aşamaz sınırlarını.
Parçalasa tüm dünyayı etli elleriyle,
Alır mı sandınız hırsını saldırganlığı
Değil mi ki hep ruhsuz insanoğlu
Doğuştan tüm yaşayanlara savaşı
İçindeki ruhsuzluğu anımsatır ona yeşili, ağacı
Ondandır güzel olan her şeyle kavgası
Öyle çaresiz dünya ellerinde
Kesse tüm ağaçları
Ağlatsa tüm çocukları
Katletse tüm hayvanları
Kanla boyasa tüm sokakları
Fethetse yalanlarıyla tüm dünyayı
Öldürse kadınlarını
Alsa tüm emri altına oğullarını
Susar mı sandınız ‘hep daha fazla’ çığlıkları
Siz sordunuz mu hiç
Sahi, kimdir bu insanoğlu?
Oynayandır Tanrı’yı
Ki insanoğludur o, dünyanın en büyük imtihanı.