nereye gitsem peşimde bu kent
ah şu gördüğüm her yeri şehrime benzetmelerim
bak “şehrim” diyorum, nasıl da benim oluvermiş böyle apansız
belki de usul usul sevmişim, alışkanlığım olmuş
taşı, toprağı, kalabalıkları
ve havası, suyu, yalnızlıkları…
dilim susuvermiş, ruhum konuşkan; durup dinliyorum her köşesini
işleyip içime, yüreğime doluyor
hele akşamları
yanan ışıklarını seviyorum gözlerimle
ve kıskanıyorum içten içe, bu şehir sadece benim olsun istiyorum
kimse bilmemeli diyorum, fark etmemeli böylesine bir güzelliği…
kokusu başka, duruşu başka
ve bana hissettirdikleri benzersiz
kuşları var ağaçlarının, uçurtmalarının elleri var
özlemi dolu uzaklarının
bulutları çok yakın, elimi uzatsam yakalanacaklar
arkasına saklamışlar çocukluğumu…
su kenarında dönen bisikletimin tekerleklerine takılı umutlarım
nereye götürsem başımı döndürecekler
eski bir şehrin en eski sokağını
mesken tuttu ayaklarım
beni nereye götürse
hep orada, o şehirde olacaklar…
Sayı: 65