Otelin servis asansöründen beşinci katta iniyor. Meyve tabağı, çerez kâsesi, viski bardağı ve buz kovasını dökmemek için elindeki tepsiyi itinayla sıkıyor. Katlara yaptığı ilk servis değil ama şefinin, “Aman ha! Dikkat et. İyi müşterimizdir,” demesi biraz tedirgin ediyor onu. Gün…
Vapurdaki Kız
Akrep on ile on bir arasına kapaklanmış, yelkovan ise buçuğu seçmiş. Son seferin bitmesine yaklaşık sekiz dakika var. Gözlerim şapkaya dolan paralara kayıp duruyor. Kapanış için özgür bırakıyorum çellomu. Son şarkı müesseseden… /Ele güne karşı yapayalnız, böyle de olmaz ki.…
Zehra
Ne zamandır buradayım? Bir hafta, iki ay, beş yıl? Hayır, yüzyıllardır burada olmalıyım. Yoksa nasıl açıklanır; havasına, suyuna, toprağına bu kadar çok karışmam? Nasıl açıklanır küçücük çocukların ağız kenarlarına biriken ucuz ve boyalı şeker kalıntılarında huzuru bulmam? Evet, ben yüzyıllardır…
Beklenmeyen Konuk
Amerika’dan geldi. Daha bu sabah. Bir de hediye getirmiş gelirken, lazer kesim bıçak seti, made in china. Kem küm teşekkür ettim bu hediye karşısında, “aman da ne güzelmiş, tam da böyle bir şeye ihtiyacım vardı” falan gibi beyaz yalanlara girmedim…
Anneannemin Cebi
Anneannem küçük bir çocukken “annem derdime yanak olmadı” dedi. Oysa; kadın, kadının aynasıydı. Daha o zaman aynası kırılmış, annesi toprak olmuştu. Sonra bacaklarından avuç avuç et kopmuş, kan sızmıştı söğüt ağaçlarından. “Meşhur bir hikâye var, biz çocukken çeşme başına kovalarıyla…
Dağ
Onunla henüz karşılaşmamıştım. Hava öyle sıcaktı ki, taşlardan yükselen buğular her şeyi bulanıklaştırıyordu. Hangi ota bassam, güneşin kurutmuşluğu ile çıtırdıyordu ayaklarımın altında. Belki de onları ezdiğim için mutluydular. Bir otu anlıyor olmanın hissini bilir misiniz? Sırtımdaki çantadan cam şişeyi çıkardım.…
Sabah Her Şeye Gebe
Gidecektim bu evden. Çok ciddiydim. Vallahi de billahi de gidecektim birkaç güne kadar… Ama bu sabah… Çok şey istememiştim ondan. Hani derler ya; bir lokma, bir hırka. Tam da böyle yani. Sıcak bir yuva, karın tokluğu o kadar. Allah var,…
Kördüğüm
Selin’in hava durumu: “Balkanlardan gelen yoğun yalnızlık sebebiyle yağmurlu” Sıradan bir çarşamba. Haftanın en sevmediğim günü. Çarşamba aynı biraz siyahtan çalmış, biraz beyazdan kapmış gri gibi. Tatile yakın değil, hafta başı hiç değil. Ortalıkta kalmış, tarafsız, kararsız… Tıpkı babam gibi.…
En Değerli
Kulağımda “Kalk yavrum, kalk!” sesleri. Aralanan göz kapaklarımın arasından seçebildiğim iki kafa. Öndeki, gecenin bir yarısında uykumu bölmenin mahcubiyetini güleç yüzüyle örtmek isterken minik zeytin gözleriyle komik görünen anneannem; arkadaki ise, karakteriyle bütünleşmiş, yıllardır her baktığımda bir anlam çıkarmaya çalıştığım…