Avuçlarımda siyah papatyalar
Hepsi ölü.
Parça parça.
Hani papatyalar ölünce kokardı.
Benimkiler kokmadı.
Seni gördüğüm an koktular,
Bir tek sen dokunduğun zaman koktular,
Hayallerim olur gibi olduğunda koktular.
Gaipten bir ses, gaipten bir koku sardı tüm içimi
Sonra düştüm bir kuyuya,
Karardılar, kalbimle aynı gecede.
Avuçlarımda siyah papatyalar.
Renkleri bekliyorum.
Avuç içlerindeki maveramı özledim,
Lütfen, dudaklarındaki okyanustan
Bir damla su.
Biraz, martı sesinden kelimeler.
Senin kelimelerin hala deniz,
Senin kelimelerin hala dolunay.
Benimse kelimelerimde
Simsiyah kelebekler uçuşuyor.
Parçalıyor ekimozumun mavi tonlarını.
Parçalıyor kelimelerimin güzel anlamlarını.
Kelimeler karanlıktan başka hiçbir anlama gelmiyor,
Çaresiz bir halde ölüyorlar, daha düşmeden.
Monoloğumun tam ortasında
Melankolik oluyor tüm ruhum.
Benim güzel bir kelimem yok.
Burası kuyunun dibi,
Duvarlarda sorularım.
Kelimelerim, bir daha
Papatyalar gibi kokar mı?
Usulca yaklaşıyor ayaz,
Kırıp döküyor gülüşünden kalan aylamı.
Papatyalarım üşüyor, eksiliyor kalbim.
Papatyalarım saplanıyor
Ekinoksumun tam ortasına.
Baştan başa gece oluyor gökkuşağım.
Tüm rüyalarım,
Tüm kalbim morg.
Açılan her çekmeceden ölü yerine, suskun papatyalar çıkıyor.
Yıktım tüm morgları.
Kalbimde her papatya için bir mezarlık kazdım.
Kalbimde adım atacak yer yok.
Mezardaki papatyaları sever misin?
Kalbimi bir akarsu gibi ortadan parçalarken
Papatyalarımı biraz sular mısın dudaklarınla?
Çığlıklarım, acı ve suskunluklarımla polimer.
Marazım tüm armonimde.
Oysa ben, armonimi süslemek isterdim
Kedi sesleriyle,
Sesin kokan çiçeklerle.
Lütfen bana biraz sen kokan papatya ver.
Parmaklarına değmiş,
Dudaklarını öpmüş kırmızı papatyalar ver.
Benimkiler öldü.
Sonra düşeyim kuyunun biraz daha dibine.
Kendi ses tellerimden
Kendi kelimelerimden.
Biraz daha düşmeden duyamaz mıyım?
Sesinden, piyano kokulu birkaç harf.
Sesinden, şiir kokulu birkaç papatya.
Öpemez miyim avuçlarındaki aylayı.
Benim papatyalarım öldü.
Geride sadece mezarlık kaldı,
Sürekli düştüğüm boş bir kuyu kaldı,
Soğuk bir fecaat kaldı.
Lütfen kurtar beni,
Papatyalarımın öldüğü,
Kelimelerimin kaybolduğu,
Gökkuşağımın karardığı bu mahalden.
Şimdi beni iskan edemez misin,
Senin geçtiğin sokaklara?
Papatyaların ölmeden de koktuğu,
Turkuaz kelebeklerin dudaklarının arasında uçtuğu,
Çiçeklerden yaratılmış hayale.
Ses tellerine dokunduğum hayale.
Yazan: Emra Göndüz
Elinize sağlık
Güzelmiş