Fotoğrafta gördüğünüz zeytin ağacı, Atina’nın tepesi Akropolis’ten. Zeytinin kutsal ve değerli olduğunun ispatı olarak, yakılmalardan tahribatlara kadar uzun bir öyküsü olsa da Yunanlar, ısrarla o ağacı orada tutmuş. Kökünü armağan kabul edip sürekli bir fidanını büyütmüşler topraklarında.
Neden mi? Çünkü zeytin ağacının mitlerde ve dinlerde yeri çok kıymetli.
Yunan Mitolojisine baktığımızda Athena, Poseidon’la girdiği savaşı kazanmasını, yerden çıkardığı zeytin ağacına borçludur. Athena’nın kente adını vermesini sağlayan; “Biz gitsek bile o burada, kökleriyle, meyvesi ve suyu ile insanlara şifa olmaya devam edecek” denilen ağaç, zeytin ağacıdır.
Nûr Suresi 35. ayete baktığımızda, Kur’an-ı Kerim’de zeytin, benzeri bulunmayan bir şekilde nur olarak tasvir edilmiş ve detaylarıyla övgüye mazhar olmuştur.
Biz Türkiye’yiz. Zeytin, adeta bu topraklarda yetişmek için direnirken; toprağa, sanki bir ananın evladına tutunması gibi tutunurken, onu toprağından çekip çıkarmak hangi aklın ürünüdür?
Yağı şifa, meyvesi derde deva olarak görülen, yetişmesi onlarca yılı bulan ama yetişti mi bin yıl şifa dağıtan bu ağaca yapılanlar reva mıdır?
Hicr Suresi 75. ayet, düşünüp görebilen kimseler için ibretlerden bahseder. Rad Suresi 11. ayet ise, bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah’ın da onlara olan nimetini değiştirmeyeceğini söyler.
Ben de sizlere soruyorum: Akletmez misiniz?