Önümde yükselen devasa bir yapı,
Kubbesine konmuş garip bir taş, kameraya yuva olmuş.
Anlam veremediğim bir demir monte edilmiş oraya,
İnsanlar akıp geçiyor, kuşlar süzülüyor minarelerin üzerinden.
En çok kuşları seviyorum ben,
Bir kanadı Mihrimah Sultan’a, diğer kanadı Boğaz’a çırpan.
Her kanat çırpışında denizin dalgalanışını seyrediyorum,
Deniz, ağaçlarla birleşmiş; hem maviye hem yeşile doyamıyorum.
Karga, neden orada olduğunu bilmediğim bir demire tünemiş,
Kubbenin üstünde dolaşıyor, sanki bir şey arıyor.
Martılar ise…
Sesleri gün batımının ve şafağın müjdecisi.
Gün şimdi tam ortada, tıpkı benim gibi.
Hissettiklerim gerçek mi?
Kuşlar gerçekten benimle konuşuyor olabilir mi?