-Vol.10-
Mantıklı olan birçok şeyi bir kenara yığıp, tam karşısında da saçma gelen şeyleri yığınca ne oluyor biliyor musunuz?
Saçma taraf daha bir güzel, daha çekici görünüyor; mantıklı taraf da bir acı bir hüsran bir…
Aklınıza gelen her şey var.
Ve aklınıza gelen aklınızda olduğu için uyuyamamalarınız, mutsuzluklarınız ve benzeri duygularınız var.
Kısacası mantık aramayın, sessizce saçmalayın… Yiyorsa da sesli.
-Vol.11-
Rüyalar dedim, rüyalar bazen çok ezici bir ağırlık bırakıyor insanın üzerinde. Mutlu bir rüya görüp gerçek hayata dönünce, her şey daha bir boktan, daha bir tuhaf geliyor. Kötü bir kabus sonucunda da bu sefer var olan günümüz boktan geçiyor. Her iki ucu da boktan, her iki ucu da acı, iyi şeyler görmek de acı, kötü şeyler de…
Yanı başımızda olmayan birini gördüğümüzde veya var olanı yok gördüğümüzde daha da karmaşıklaşıyor.
İyi değil rüyalar, hiç iyi değil.
-Vol.12-
Bazı insanlar hayatınızda, yolda yürürken en sevdiğiniz ayakkabınızın altına yapışan sakız gibidir. Kurtulma şansınız yok, el atsanız eliniz kirlenir yere sürseniz ayrı dert…
Sivri bir yer bulup sıyırmaya kalksan, bu sefer baştan başa batar ayakkabı.
Her adımda olduğun yere yapışma veya ses çıkarması da cabası. Yok, temizleseniz bile bir sonraki adımda aldığı tozlarla bayağı bir iz bırakır.
Velhasıl silinmez, istemeden basmışsınızdır, fakat basmışsınızdır işte kurtuluşunuz yok.
Ya bu deveyi güdersin, ya da bu deveyi güdersin; ikinci bir seçenek yok.
Bastığımız yerlere dikkat etmemek dileğiyle.
-Vol.13-
Herkes bir şeyleri bırakmak için bir işaret peşinde. Peki ya bi işaret gelmezse ?
O zaman çoğumuz sıçtık demektir.
Tabii başta ben.
-Vol.14-
Hayatının monoton geçmesinden şikayet eden insanların, milyonlarca yıldır aynı doğrultuda bir ateş topunun çevresinde dönen bir gezegende yaşıyor olmaları, bunun farkında olup ve bundan hala şikayetçi olmaları çok ironik.
-Vol.15-
Hiçbir zaman kendi isteklerimiz değildir önemli olan. Önemli olan karşınızdakinin isteğidir sanki biz yokmuşuz gibi davranırlar çoğu zaman. Ne istediğimizi, ne yaptığımızı ya da nasıl davranmak istediğimizi sormaz kimse. Ve böyle bir toplum içerisinde yetiştikçe biz de aynı duruma entegre oluruz.
Fakat gel zaman git zaman bazen birilerimiz sıyrılır çıkar, kendisini değiştirir veya bakış açısını, işte o zaman başlar azap ve kıyamet.
Tartarus çukuruna hapsedilse daha iyidir onun durumundan; çünkü hiç kimsenin umurunda değildir istekleri. Hep karşı tarafa odaklanmak zorundadır, yoksa suçlanır.
Çünkü toplum hiçbir zaman aykırı olanları kabullenemez, kabullendiğinde de başka bir aykırı ortaya çıkar; çünkü benzerlik banal ve sıkıcı bir ortam oluşturur. Sıyrılıp bir şeyleri görenler bu ortamdan rahatsız olur.
Ya bir yerde kendini vurur, ya da toplumu…
***
Giden bütün şeylerin arkasına su dökme fikri nerden çıktı kim bilir?
Su uyku kaçırıyor.