Her yaz sabahı kurusun diye ruhumu balkona astığımda,
Dindirdiğim duygularımdan annem çay demlerdi.
Alnımın tam ortasında bir güneş öpüşü
-anne gibi- durmaksızın.
Deniz tuzu genzimi sarhoş ederken evvela,
Katil gibi bir kıyıdan at beni aşağı, ninnilerim
Bir nefes gibi kurtarsın beni yok oluşlardan.
Bildiğim tüm türküler suizan etsin,
Unuttum diye onları.
-beni öldürürcesine- hep çalıp durdular eski bir radyoda,
-dalga gibi- boğarcasına.
Saat gibi, ritim gibi, peşimdeler.
Solgun tenime güneş çizik atmış
-ustura gibi- kanatırcasına.
Ellerim söyledi bana da,
Kıskanmış tüm ölümleri bedenimden.
Yine bu öğlen sırf bu yüzden,
İlk defa ölümsüz olmak istedim.
Bu kez ruhumu asmadan
Türkülerin en koyu ölüm tonunu söyledim
-ağıt gibi- acıtırcasına.
Bitmek bilmiyorlar, ritim gibi, beynimdeler.
Parmak uçlarım nasırlaşmış artık
Tüm dramları yağmur ile destursuz yıkamaktan.
Yağmur tekrar yağdığında ve gök
Gösterdiğinde kendi ölümünü
İşte o zaman anlarım tüm çirkin ellerin bir ağıtı olduğunu.
Güneş yanlış yerden doğunca
Ruhumla beraber kaybolurdum buğday tarlalarında.
Pervasız ve bir o kadar ruhsuzluk sinsin istedim
Göz kapaklarıma.
Ağzımda hep aynı düzlükte bir dua
Ve ceplerimde buruşuk kâğıt parçaları.
Gazel tonu ses yankı yapıyor kulaklarımda
Bilmediğim dualar, mürekkebini şiirime akıtmaya başlayınca
Aynı tekrarla gidiyor olacağım
Satırlarımın duygu boşluklarından.
Yazan: Zeynep Gül Akgöz