Fankit terimine aşina mısınız?
Yayınevlerinin ve yayıncılığın günümüz şartlarında etkilerinin okura ve yazara karşı olan tutumlarından rahatsız olan bir takım devrimsel hareket. “Tek kişilik fanzin…”
Bu 24 sayfalık hikâye siz nereye sürüklemek isterseniz oraya gidiyor. Yazar, Serkan Üstündağ, mecazi anlamlarla yüklü, bilimsel gerçeklerle süslenmiş, ve de kelimenin tam anlamıyla uçuk kaçık bir fankit sunmuş.
İlk sayfalarında okuyucu daha ne olduğunu anlamayıp, yazarın hayal dünyasında kör adımlarla ilerliyor. Gerçek mi, değil mi? Başı mı, sonu mu ya da hiç sonu var mı? Önsözünde de belirttiği gibi “Varoluşsallığı ve uyuşturucu kullanımını harmanlamaya çalıştığım bu eserdeki tanrılar müptela değil müptezel.” Kendisi için farklı bir deneyim olduğu için okuyucuya da aynı deneyimi aktarabiliyor.
Eserde betimlemeler çok akıcı ve gözünüzde canlandırmanız için her detay açıkça belirtilmiş, bütün kanlı detaylar ve daha fazlası. Fazlaca popüler kültüre yer verilmiş ve özellikle tanrıların insanlarla iletişim kurabilmesi için uyuşturucu kullanılması da bu anlatım şeklini yönlendiren en büyük unsurlardan olmuş. Kısaca tanrılar, insanların bedenlerine girip eğlenmek ve beslenmek amacıyla insanlara LSD, DMT, Exatcy ve alkol kullandırıyor ve bu şekilde dünya üzerinde varlıklarını sürdürüyorlar bir süre. Fakat asıl benim ilgimi çeken daha tam uyuşturucu madde etkisini göstermeden ya da etkisi geçmeye başladığında tanrıların “Hâlâ kendimi görebiliyorum!” diye haykırması oldu. Alt metinleriyle birlikte eserde üzerine düşünülecek çok şey var.
En başlarda havada kaldığını düşündüğüm bazı ayrıntılar, okumaya devam ettikçe, öykünün gerçekten öykü olduğunun anlaşılmasıyla biraz da olsa yerine oturuyor. Anlatımdaki günlük dil benim biraz ilgimi kaybetmeme neden oldu, ama dediğim gibi bunları okurken aslında dinliyormuş gibi olduğumuz için 24 sayfalık eseri okurken akıp gidiyor.
“Hâlâ kendimi görebiliyorum!” diye haykırdı, göbeği sağa sola sallan tanrı; “Bir bedene sahip olan her canlı, bu dünyayı, sahip olduğu bedenden izlemek ister. Bu nasıl bir iştir ki kendimizi film seyreder gibi seyredebiliyoruz? Var olmak istemiyorum artık!”
Kitaplarda okumayı en çok sevdiğim olaylardan biri ise tarihe farklı bir bakış getirip nedenlerini çarpıtarak bunları fantastik ya da bilimsel şekilde anlatan yazıları okumak, o yüzden bu eserde de bunları görmek mutlu etti. Sevmediğim diğer bir konu ise yaratılan dünyayı tekrar tekrar anlatmak oldu, eğer bir kere anlatılıp daha sonra hikâye içine yedirilseydi daha doğal dururdu diye düşünüyorum, bu şekilde de netleşse okur, aklında diğer türlü gidişata ara verilmeden akışı sağlamak daha rahat olurdu.
Üstelik kim bilirdi tanrıların bu kadar kan ve savaş sevdiğini?
Ya da aslında biliyor muyduk?
Eğer okumak isterseniz buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Güzel objektif bir yorum olmuş. Ben de okudum ve bir cok roman olup, satilan kitaplardan cok daha iyi bir yere sahip olmasını isterdim. Hakkıdır. Kalemi çok iyi Serkan’ın. Bu arada nazicazene sizden isteğim kendi kitabım olan, “Düşmüşler”i okuyup değerlendirmenizdir. Saygılar…