Kudret ilk yalanını söylediğinde 9 yaşındaydı. Ablası ile bir paket Gelincik sigarası almışlar, bahçede öksüre öksüre birer tane içip sonra da paketi kümesin yanına gömmüşlerdi. Babaannesi aynı günün akşamı paketi bahçede buldu. Tavuklar eşeleyip çıkartmışlardı. Ablası sessiz kalınca, Kudret babaannesine paketi Neşe’nin getirdiğini bildirdi. Evcilik oynamışlar, sonra da paketi oraya gömmüşlerdi. Babaannesi Kudret’e inandı ve tehdidinin aksine olayı babasına söylemedi. Ablası söylese ona inanmazlardı. On yaşını geçene kadar yalan söyleyebilirdin. Sonra büyüyordun ve kimse sana inanmıyordu. Kudret, kayısı çekirdeklerinden hasta olunca da yalan söyledi. Sokakta bir şey yemedim dedi. Oysa Neşeyle kalaycının evinin oradaki boş arsada bir sürü kayısı çekirdeği bulmuş ve sonra kaldırımın üstünde taşla kırıp yemişlerdi bademlerini. Acıkınca eve gitmek iyi bir fikir değildi çünkü. Eve gittiğinde babaannesinin “bu kadar sokak yeter, evde oyna biraz da” deme ihtimali vardı. Böylece kayısı çekirdeklerinden çok yedi ve karnını doyurdu Kudret. Akşam evde öyle çok kustu ve annesi öyle panikledi ki, Kudret bu yalanı da annesine acıdığından söyledi.
Arsanın bulunduğu caddeye gidince, mahalleden çıkacak kadar büyümüşsün demekti ve bu havalı bir şeydi. Çöp ve hurda atılan o arsada, evcilik oynarken kullanılabilecek çeşitli hazineler bulunurdu; ama asıl önemlisi, cadde boyunca görülecek çok şey olmasıydı. El pompasını sıkarak şişelere kolonya dolduran bir manifaturacı, manifaturacının vitrinindeki parmak bebekler, renk renk ojeler, rulolara sarılmış fistolar, hemen yanında popolarına plastik çiçek takılmış koyunların asıldığı vitrini ile bir kasap, kasabın kapısından sarkan boncuklu perde, çok pahalı olduğu için Kudretlerin alışveriş etmediği ve her türlü turfanda meyvenin bulunduğu manav, aslında kız olup oğlan gibi giyinen manavın kızı, yazın çocukların dondurma almak için kuyruk olduğu Kâşif amcanın pastanesi ile leblebi tozu satan Receb’in Pastanesi caddenin en önemli gezi noktalarıydı.
Teneke kutularda bisküviler, şemsiye şeklide çikolatalar, balonlu çikletler, cam kavanozlarda birbirine yapışmış kaynana şekerleri, bayat gofret paketleri ve kuru pastalar ile tıklım tıklım dolu olan Recep’in Pastanesi… Yazın bile serin, karanlık bir dükkândı burası. Kadınlar Recep hakkında sessiz sessiz konuşurlardı. Çocuklar oraya gitmemeliydi. Ayrıca bayat mal satıyordu. Kudret’in genellikle pek parası olmazdı. Bazen bir yaşlı komşu bakkala gönderir, sonra da ya bir şeker, ya da elli kuruşla ödüllendirirdi. Böyle zamanlarda Recep’ten leblebi tozu alırdı. Burnuna kaça kaça yemesi eğlenceliydi. Aslında oraya gitmesini yasaklamıştı annesi. Bir keresinde yüzünde leblebi tozu ile yakalanınca da yalan söyledi Kudret. Neşe getirmişti, o da yemişti.
Mahalleden Nurten hanımların evinin önüne yığılan odunları bodruma taşımalarına yardım ettikleri gün, Nurten hanımın kocası, yardım eden tüm çocuklara birer lira harçlık verdi. Harçlıkları kapan çocuklar harcamak için hızla dağıldılar. Kudret ile Neşe kaynana şekeri ve leblebi tozu almak için Recep’in pastanesine gittiler. İçeri girince karanlık tezgâhın arkasından bir oğlan çocuğu fırlayıp dışarı kaçtı. Recep, “leblebi tozu mu” diye sordu. Sesi sert çıkmıştı. Kudret ve Neşe leblebi tozunu aldılar. Kaynana şekerinden vazgeçtiler. Ellişer kuruş ceplerinde kaldı. Kaşif amcanın pastanesine gidip dondurma aldılar. Eve döndüğünde babaannesi ile birlikte annesi tarafından sorguya çekildi Kudret. Parasını nerede harcamıştı. Dondurma yedim dedi. Daha on yaşını geçmemişti. O yaz son yalanı bu oldu. Ayrıca bir daha leblebi tozu da yemedi.