Oturduğum yerden başımı uzun süredir kaldırmadığımı fark ettim. Günün küçük de olsa bir bölümünü perdenin çiçekli dantelleri ardından geleni geçeni süzmeye ayırdım. Binalar, Birinci Dünya Savaşı’nı görmemesine rağmen çok eskiydi. İçindeki insanların bir kısmı yeni, bir kısmı ise taşınmaz gibi sabitti. Sokakta kurbağa sesli bir çocuk vardı, hep sesini duyardım ve bugün nihayet gördüm onu. Acaba kurbağaya benziyor mudur diye düşünürken yağmur yağmaya başladı. Yağmurda vatoz balığına dönüştü ve göğe doğru yüzdü. O gidince güneş açtı. Bir “oh be” demedim değil…
Bir rüzgâr gülü vardı karşı apartmanın 3. katında; altında ise Türk Bayrağı. Çamaşırları hızlı kurutmak için balkonun camını açtım, gülün döndüğünü görünce. Bayrak ise hep dalgalıydı, rüzgâr olmasa da. Sola döndüm ve biraz şaşırdım; çünkü Seval ablanın çatısına çıkıp kuş gibi uçtuğu bina değildi bu. Anladım ki yıkılmış, yerine de kapalı ve çirkin balkonlu bir bina yapılmıştı. O evlerden birinde de rüzgâr gülü vardı, acaba moda mıydı bunları saksıya dikmek?
Bir an, akşam ezanı sonrası erkenden evlere girilmesine benzer bir sessizlik oldu sokakta. Kafamı yukarı doğru uzattım. Bendeki de umut, sanki maviyi görebilecektim giriş katından. Güneş o anda hatırım için açtı ve bizim daireye düştü. Çaprazda, öncesinde gecekondu olan ninemin apartmanı vardı. Ninem bir daha dönmemek üzere yukarı gitmiş ve gideli neredeyse 10-12 sene olmuştu. O binada bizim sokağı gösteren vişne rengi çok güzel bir tabela vardı. Eski vakitlerde biraz daha aşağılarda duran bu tabela şimdilerde bir insan boyunun erişemeyeceği kadar yüksekteydi. Hep onu çalmayı istemiştim oradan ne de yakışırdı odama… Odama yakışabilecek diğer şey de aynı apartmanın kahverengi ve pislikten kreme dönen küçük kare taşlarıydı.
Yağmur başladı tekrar. Bizim kurbağa sesli vatoz yağmurla beraber geri geldi ve zıplayarak eve gitti. Küçükken her yağmur yağdığında Allah ellerini yıkıyor, şimşek çaktığında ise ışıklarını açıp kapatıyor zannederdim. Ellerinden akan su belki pistir diye yıllarca yağmurda dışarı çıkamadım. Şimdi yağmur dindi, kurbağa çocuk balkona çıktı ama ben yine evdeyim. Bilmiyorum da ne zaman çıkarım perdenin dışına.