İrlandalı yazar Abraham Bram Stoker, 1897 tarihinde, üzerinde tam yedi senedir çalıştığı romanını baskıya verdiğinde muhtemelen romanın edebiyat dünyasında yaratacağı etkiyi tahmin etmemiştir. Zira Dracula, yazıldıktan bir asır sonra bile hem popüler kültürün hem de gotik edebiyatın temel ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Günümüzde artık yavanlaşan ve daha çok genç yetişkinlere hitap eden “vampir edebiyatı”nın tohumlarını Dracula atmıştır.
Romanın arka planında ise yazarın esinlendiği III. Vlad ve Elizabeth Bathory gibi tarihi kişiler bulunmaktadır.
Roman, Jonathan Harker isimli katibin, Transilvanya’daki Dracula Şatosu’na gönderilmesiyle başlar. Şatonun ismini duyan bölge halkının tepkileri, yolculuğun garipliği ve şatonun daha arabadan inilmeden kendini gösteren tekinsizliği, Harker’ın dikkatinden kaçmaz. Şatoda onu bütün misafirperverliği ve kibarlığı ile Kont Dracula karşılar. Bütün bunların gerçeklikten ne kadar uzak olduğuysa kısa sürede açığa çıkacaktır.
Harker’ın güncesi olarak takip ettiğimiz sayfalarda görürüz ki şato kısa zamanda ürpertici bir zindana dönüşür, ev sahibi ise günden güne garipleşmektedir.
Yazıldığı dönemine göre bir baş yapıt olan Dracula için yalnızca bir korku romanı deyip geçmek muhtemelen haksızlık olacaktır. Roman aynı zamanda satır aralarına önemli sosyolojik ve psikolojik tahlilleri sıkıştırmış, insana belli konuları sorgulatmaya kararlıdır.
Günümüzde, sayısız vampir hikayesi okumuş veya seyretmiş olan okuyucu için eserin olay örgüsü oldukça kolay kestirilebilir. Özellikle hikâyenin derinleştiği sayfalardan sonra, ki bu kitabın ortalarından hemen önce oluyor, okuyucu bundan sonra neler olacağını az çok bilerek devam ediyor kitaba. Elbette bu, romanın değerinden bir şey kaybetmesine neden olmuyor. Kitap hem Harker’ın hem de nişanlısı Mina’nın bakış açısından anlatıldığı için yer yer monotonlaşsa bile genel olarak sürükleyiciliğini devam ettiriyor.
Bunun yanında karakter sayısının fazlalığı ve ana karakterin, Van Helsing’in, ortaya sonradan çıkması kitaba derinlik katıyor ve hikâyeyi başka bir boyuta taşıyor.
Hakkında yargı yürütmenin zor olduğu, fakat özellikle gotik edebiyatı anlamak için okunması gereken bir eser; Dracula.