İnsanın büyük çaresizliğidir Robinson’un yalnızlığı… Acıya katlanabilen canlıdır insan. Hayvandan daha çok acı çeker. Ama insan belirsizlik karşısında o kadar dayanıklı değildir. Robinson düştüğü derin kuyudan çıkamayacağını düşündüğünde Adem’den daha yalnızdır.
Adem’in nihayetinde tanrısı vardı. Dünyaya inen Adem’in belirsizliği muğlaktı. Adem, İlk elden olaya şahit idi ve yüklendiği vazifenin adamakıllı bilincindeydi. Robinson’un belirsizliği ise mutlaktır. Robinson yeniden doğmuştur ve her şeyi yeni baştan yapmalıdır.
İnsan / yalnızlık: Yaklaşık 0. Kendini çoğaltmak yerine sonsuzluğunu azaltmak zorundadır. Tournier’ in dediği gibi o “İnsanlığın yetimidir.”
Robinson’un bütün eylemleri birer iç deneye dönüşmüştür. Deliliğe ve ölüme karşı aynı anda savaşır. Bilincinin yönü değişmiş olduğundan her eylem sanki ilk kez yapılıyormuşçasına deneysel bir düzeye erişir. Tüm insanlıktan koparılıp yapayalnız bırakılmış bu adam aynı zamanda istediği gibi işleyebileceği bir cevherin de sahibidir. Eylemlerinin sonuca ulaşması daha kolaydır. Robinson, sahip olduğu bu avantajını, eylemselliğini nicel ve nitel olarak arttırıp bilinmeyenin içine doğru gelişigüzel adımlar atmakta kullanır. Atılan adımlar varlığını yeniden kurmak içindir. Bu çaba sık sık sekteye uğrayarak zihni bulanıklaşır. O halde yapılacak olan tüm yaşamsal ve düşünsel faaliyetlerini en aza indirgemek olacaktır. Kendini bir bataklığın içine gömüp kendinden ve her şeyden gizlenerek tedavi eder. Zihnini durulttuğu anda tekrar tabiata döner. Bitki ve hayvanla olan seviyesini ölçerek tabiata kişilik kazandırır. Adayı önce anne sonra eş olarak kabul ettiğinde çocuk ve erkek oluşunu hatırlama olanağını yaratır. Özellikle kaybettiği erilliğini ada-eş varsayımıyla kazanmak ve bunu sürdürmek eğilimindedir. Böylelikle insanın insanla ilişkisinin temelini insanın tabiatla ilişkisine dayandırarak öze dönmüş olma inancını tesis eder.
Robinson, ada hayatını yalnız yaşasaydı kurduğu yaşam ne türden olursa olsun tartışılamazdı ya da bir yere kadar tartışılırdı. Ancak yalnızlığı sona erdiğinde iki kişi arasında bir hukuk doğar. Bu hukukun üzerinde anlaşmak şarttır.
Robinson, Cuma ile karşılaştığında onu ve onu kovalayan diğer yerlileri kendinden uzaklaştırmak ister. Onların kendisine yaklaşmasını vahşi hayvanların yaklaşmasıyla bir tutar ve medeniyetin teknolojisini kullanarak onları durdurur. Durdurma işlemi bir farkla yerine getirilmiştir. Geriye Cuma kalmış ve onu yeni bir deneyin içine itmiştir. Henüz tam olarak adayı dişilliğe erdirememiş olmasına karşın adayı kendi iktidarı olarak kabul etmek ister. Çocuğu iktidarına rakip olarak görmez başlangıçta. O’na, kurduğu bu dünyada kölelik bahşeder.
Adanın gerçek efendisi olarak kendisine ve bu iktidar altında bulunan dişil adaya hizmet etmekle görevlendirir. Bu hizmeti uç ve akıl dışı boyutlara taşıyarak çocuğun kendi sınırlarını görmesini amaçlar. Çocuk bile olsa kendisine rakip olacak herhangi bir erilliğe katlanamaz. Bunun sağlanması için gerekirse şiddet uygulamaktan ve zorbalık yapmaktan çekinmez. Ancak Cuma, Robinson’un binlerce yıllık Hristiyan ve Yahudi inançlarına karşın binlerce yıllık doğa inancına sadık kalarak Robinson’un çizdiği sınırın dışına taşmaktan geri duramaz ve ada ile yasak bir ilişki yaşar. Cuma bunları yaparken gerçek bir saflık ve neşe içindedir. Aldatma ve ihanet söz konusu değildir. Cuma’nın adayla ilişkisi duru bir ilişkidir ve salt kendi zevkine göre düzenlenmemiştir. Zorla yapılmaz ya da zekice planlar içermez. Robinson açısından ise bunlar kendi iktidarına yapılmış bir saldırıdır ve kurulan düzen yerle bir edilmiştir.
Cuma’ya bu olanak tabiatın kendiliğinden sağlanmıştır. Robinson’un yalnız sürdüğü yaşamında ona cömert davranan ada sözü bu sefer Cuma’ya vermiştir. Ada Robinson’un ithal ettiği modern hayatı kusmuş ve imha edilmesini onaylamıştır. Cuma tabiatın tetikçisidir ve yabanıl olan Robinson’un kendisidir. Robinson’un imal ettiği suni düzeni şatafatlı gösterileriyle bozmuştur Cuma. Robinson’un gururu ve ihtirası yaban hayatın içinde eritilmiş ve kendi özü hatırlatılmıştır. Artık stok yapmak, çalışmak, zamanı ölçmek ve bilanço çıkarmak gibi modern hayatın ögeleri geçersiz kılınmıştır. Cuma insan-tabiat ilişkisinin biçim ve içeriğini Robinson’a yeniden öğretmiştir.
Bizi düşsel bir yolculuğa çıkaran bu seçkin romanda; insan, tabiatın efendisi olarak kendisini köleleştirir düşüncesine kapılırız. Oysa insan, tabiatın en güzel ve en parlak yıldızı olarak var olmalı, var edilmelidir.
*Rob : (to rob) İngilizcedeki anlamlarından biri mahrum etmek.
Nusret Bey sizin harika bir kaleminiz var, çok beğendim. Başarılarınızın devamını diliyorum.