Hava soğuk.
Bunun tercümesi: kızarmakta burunlar.
En saf hâli sergilenir insanlığın,
Sağ ol Doğa Ana!
Bir gün daha uyanmaya mecali yok güneşin.
Yine peteklerin yanı dolu,
Ağrılar peşin.
Dumanlar yüze vurur, kalemler elde beslenir.
Kurulmalı denge.
Sonuçta dönülmüyor düne.
Belki kemerlerin soyu tükenir, uçkurlar ayyuka!
“Çok gürültü ediyorsun, küçük harfle konuşsana!”
Ağzı vardı kulaklarına,
Derken küfür çıktı ağzından.
Yine de güzel masumiyet.
Yıldız var ipek saçlarında.
Aptal mısın?
Gereksiz soruya tenezzül etmem.
Duvarların boyası gibi maskeler de bir gün düşer.
Gevrek gevrek gülme.
Tek nefesle derine dalıp da kıyıya vurmamı bekleme.
Yine de ölme, beni bekle.
Baksana bir gökyüzüne!
Bakkalların kepenk sesiyle uyandım yine bu gece.
Masalar ısınıyor, buna da şükür.
Lütfa şükrü borç bilirim.
Beyaz taneler hızlanıyor, çocukların seslerini işittin mi?
Bu koşuşturmacadan kim galip çıkar?
Gün sanki aymış gibi,
Tıpkı bir temmuz sıcağı
Tek farkı:
Şimdi daha sakinim.
En sevdiğim vakitlerdeyiz.
Yalnız, yalnız ben
Çıkar başını camdan, seyre koyul curcunayı.
Senede birkaç kez denk gelir.
Aman kaçırma sakın!
Vardiya saatim yaklaşıyor, uykum var.
Yazan: Tarık Nazik