Uzun, sancılı bir yolun ağaçlar altındaki serüveni.
Ve cennet kuşlarının gagalarından düşen rahmet damlaları.
Güvercin taklası belki de, belki de özgürlüğe kanat çırpışı kalbimin.
Takva sahibi ulu kocaların taş üstünde peygamber sohbetleri.
Dünya hayatının sonsuzluğa olan vuslatı.
Altın tepsiler içerisinde üzüm salkımları,
Ve ortalıkta huşu içinde gezinen ahiret cinleri.
Cennet düşünü yaşatan, beyaz, nurani, dört nala koşan peygamber atları.
Çocukluğumun sesidir bu kuş cıvıltıları.
Temiz hava, toprak ve su.
Şaraptan ırmakların üzerinde sallanan mumdan sandallar,
Kürek çeken aile hüzünleri.
İşte geliyor, işte! Peygamber ve askerleri.
Ne kadar da özlemişim Ömer’in adaletini.
Nasıl da hasret kalmışım Yusuf’un iffetine.
Gül bahçeleri mutsuz, en güzel çiçekler küskün
Huriler ellerinde beyaz mendil, büyük düğüne hazırlık telaşları.
İşte geliyor peygamber ve askerleri.
Vakit, rabbin katına çıkma vaktidir…
Yazan: Burhan Çolak