Bir kere eli ölüme değenin soğuk dostu olurmuş.
Kara çarşafa sarılmış bir gece, bir gecede bir adam. Sisli dolunayın hemen altında kollarını gökyüzüne kaldırmış. Siyah, yarım parmak eldivenlerinin ipleri sökülmüş. Ölümün yanında gelmiş belli. Uzun, kirli sakallarının sakladığı pembe dudakları toprağı öpmüş de gelmiş. Yüzü, kireç misali bembeyaz.
Bir adım atıyor yavaşça. Sağ ayağı önde. Bir gözyaşı damlıyor sol gözünden usulca, kirli sakallarına takılıp kalıyor.
Eskimiş, siyah ceketinin sağ kolundan kan süzülüyor, beyazla süslenmiş yalnız kaldırımlara.
Bir adım atıyor yine sol ayağı önde. Bir gözyaşı yine takip ediyor adımını. Derin bir iç çekiyor. Ciğerlerini dolduran hava; hayal kırıklığı, kaybediş ve daha da acısı hâlâ biraz umut..
Beklenenin gelmediği bu dünyada bir ölüyü diliyor dileklerinde. Bir ölü sevdaya kucak açıyor ve soğuk benliğine çarparken ısıtıyor onu yavaş yavaş. Çok da inandırıcı yalanlar döşüyor yüreğinin merkezine. Bir siyasetçi kadar duymuyor kulakları söylediklerini, yakan olduklarını bile bile. Gözleri kapalı yürüyor. Ela gözleri sisli dolunayın ikizi.
Pembesi solmuş dudakları bilinen mısraları dillendiriyor.
“Bir insanı sevmekle başlar her şey..”