İlk ismini duyduğumda Mısır’ın başkaneti Kahire sandığım ama aslında küçük bir Ayasofya olan müze. Dışarıdan bakıldığında küçük bir Bizans yapısını andıran müze içerisine girdiğinizde ise çok farklı kocaman bir dünya barındırır.
Bizans’a ait olan bu yapı Khora Manastırına ait bir kilise olarak inşa edilmiştir. Khora ismini almasının sebebi ise İstanbul surlarının dışında kalmasından dolayıdır. Khora Grekçe kırsal alan, kent dışında kalan anlamına gelmektedir.
Khora Manastırı tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmese de 6. yüzyılda İmparator Iustinianus tarafından harabe olan bir şapelin üzerine yapıldığı düşünülmektedir. Manastırın yazılı kaynaklarda anılması ilk olarak 740 yılında Patrik Germanos’un öldükten sonra buraya gömülmesiyle olmuştur. Buraya daha sonra önemli kişilerin gömülmesiyle manastır daha da önem kazanmıştır.
Yapılan kazılardan anlaşıldığı kadarıyla 5 ayrı restorasyon geçildiği anlaşılmıştır. Patrik I. Athanasios’dan öğrendiğimize göre manastır 1296 yılındaki depremde büyük bir zarar görmüştür. Manastırın onarılmasından sonra içine çok zengin bir kütüphane yaptırılmıştır. Bizans İmparatorluğu son zamanlarda yoksulluk çektiği için manastırın onarımı zengin aristokratlar tarafından yaptırılmıştır. Manastırı yaptırmak dünyadaki prestijleri için ve tanrı katındaki yerleri için önemliydi.
Kariye Müzesinde Ayasofya’da kullanılan mermerler kullanılmıştır fakat Kariye Müzesindeki mozaikler ve freskolar daha göze çarptığı için mermer işçiliği fark edilmemektedir. Kariye Müzesindeki mozaik ve freskolar özenle düzenli bir şekilde yapılmıştır. Hatta tarihi olaylar sırası ile mozaiklerle belirtilmiştir. Mozaik sanatı pahalı olduğu için fresko sanatını daha çok görmekteyiz. (Fresko, suda ezilerek eritilen boyanın yaş sıva üzerine sert ve uzun kıl fırça yardımıyla uygulanmasıdır.)
Khora Manastırı İstanbul’un fethinden sonra bir süre daha kilise olarak kalmıştır. Camiye çevrilmesi Atik Ali Paşa tarafından 1511 yılında olmuştur. Kilise dışında kalan manastırın diğer yapıları zamanla bakımsızlıktan yıkılmıştır.
Kilise cami olduktan sonra mozaikler açılır kapanır bir sistemle kapatılmıştır. Müze olması ise 1945 yılındaki bir bakanlar kurulu kararı ile gerçekleşmiştir.