Dönsem Çocukluğuma

Oynardım sokaklarda yalınayak Düşsem bile dizim üstüne Acı ve kanı unutup kalkardım Bakardım güneşli maviye Neşelenir gülerdim güneşe An’larım benim an’larım olurdu Dönsem çocukluğuma Unuturdum büyümeyi geleceğe Allı pullu balonlar uçururdum yıldızlara Koşardım peşinden sonra kuşlarla Eşlik ederdim türkülere gülüşümle…

Sekize Yirmi Var Söğütlüçeşme’de

Tüm dünya paydos etmiş, Büründükleri kasvetli renkler ile Üzerime üzerime geliyorlardı Bulut olup içimden geçiyormuşçasına İçinde tek bir yeşili barındırmayan Yeşillik alanın çevresindeki Yeşil tel örgülere yaslanmış Yeşillenmeyi bekliyorum doğaçlama Sefaletten bronzlaşmış bir çocuk Ürkek ve eskimiş adımlarla Yanı başımda…

Cep ve Ceket

Pantolonunun cebi delinmiş. Belki de uzun süredir delikti. Ceplerini ne kadar az kullandığını düşündü ister istemez. Hem ne için kullanılırdı ki cep? Ya para, anahtar, mendil, üzerinde mutfak eksikleri yazılı bir parça kâğıt, bazen bir mendil, uygun yerde atılacak ufak…

Hayat Laf

Unutmak için uzun uzun yaşayanlar vardı kaldırımda Ve ben hatalarına özür tüyosu verecekmiş gibi kurulmuştum karşılarına Vazgeçmeye niyetleri vardı ama vakit korkuluktu Herkes birbirine benzerken şaşırmıştı cigaranın sırası Çekenler karıştırmıştı hayatlarının anlamını ki; Yaşamayı reddeden yabancı biri namlunun ağzına geldi…

Ayı(o)lmak

Bir ayı olmak istiyorum öyle yalandan kostümle falan değil en canlısından ayı oğlu ayının oğlu ayı. Hani öyle devasa olmamama da gerek yok Ufak tefek, her haltı yeni öğrenen bir ayı olayım kafi. Daha rahat ifade etmek namına üstelik hiç…

Tahtıveral

Bir babanın çocuğuyla paylaştığı kısa anlar vardır. Birkaç öğüt ya da azarlama dışında paylaştığı anlar. Sonunda yarım kalan gülümsemelerin olmadığı, göz göze gelmekten kaçınılmadığı anlar. Bir daha olmaz düşüncesiyle damakta acı bir tat bırakan anlar. Nasıl ve ne zaman yaşanacağı…

Tecrit

Nicedir Suslu Susumlu Sususturulmuşlu Bir dünyayı süzüyor gönlüm Geziyor bankaların peşindeki Kara donlu adamların ardından Ve saplanıyor hançer misali Cevapsız sorular Yavrusuna Süt bulamamış bir mültecinin sorduğu Yürekleri dağlayan Dilsiz ve acımasız sorular Hiçbir faiz kapatamaz bu yarayı Çünkü ağlamaktan…

Yok Oluşun Hafifliğinde

Etrafa körlük saçarak çıkardı gözlüğünü. Islanmışlar. Nasıl da seviyorum böyle havaları! Bazen ölesim bile geliyor. Durgundu. Ebruli saçlarını eliyle iteledi, hemen sonrasında hafif bir gürültü hâkim oldu bulunduğu yere. Ses büyüdü, toprak milim milim ıslandı; öyle bir ıslandı ki bundan…

Yılların Sus’luğunda

-Buzdan bir elbiseydi zaman… Kimine yalnızlık… Banaysa isyandı- Dünya terini siliyor kalemimin ucunda Susamış rüyaların parmaksız elleriyle Bir çocuk yüzünü yüzüme üfleyince Üşümüş  sevgiler… Tırnaksız… Kanıyordu  ne çok… Korsan düşler içindeyim imlasız kalbinde Haksızlığın biriktiği kulaksız pazarlarca Yalan çatlıyor avuçlarımda büyüyen alevden Voltalara benzeyen… Nikotinin… Öksürmesinde… Baykuşlar her cümle…

Nöbet

“Bazen çok korkuyorum ama bu aslanlarımı açıklamama engel olmuyor.”* Gece, üstündeki siyahı yaka paça dökmekteyken baştan aşağı, ansızın uyanıverdi. Gözlerini açtığında, içini titreten müphem bir ürperinin taze kokusu genizini yakmaktaydı. Etrafındaki boşluğa boş boş bakındı bir süre. Müthiş bir ağrıya…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.