Çeteler insanların duygularını da çalar mıydı?
Bir zamanlar sadece altın, para ve ünvan çalarlardı.
Şimdi umutları da alıyorlar — üstelik gönüllü teslim alanlar bile var.
Dün, umutlarımın en taze hâliydi.
Bugün, yine dili geçmiş zamanda kaldım.
Hiç kimsenin benden çalabileceği bir şey olmamasına rağmen kendimi tükenmiş hissetmem normal miydi diye düşündüm.
Belki de tükenmek, birinin elinden bir şey almasıyla değil, artık hiçbir şeye inanamayınca oluyordu.
Düşüncelerimin içinden bir ses geçti:
“Her düşüncenin bir çaresi vardır.”
Ama ben bilirim, bazen çaresini bulmak bir yana, yeni çıkmazlar keşfeder insan.
İşte o çıkmazlardan birinde tanıştım Gurbet Hanım’la.
Gurbet Hanım, göklerdeki yıldızları toplamaya çalışırken ayağı kayıp başka bir gezegene düşmüş.
Önce korkmuş ama sonra yeni çiçekler toplamış, yeni meyveler yemiş ve yeni bir göğe bakmış.
“Kurtarılmayı bekliyorum,” demişti bana.
Her atmosferde görünen olağan dışılığı, umuduymuş.
Kendini “umutlara tutunan ve düşen” olarak tanımladı.
Yıldızlardan düşüşü de bundandı.
Biz konuşurken bazen gözleri uzaklara kayardı.
Her dalışını “yeni bir dünya görüşü” diye adlandırırdı ama ben biliyordum — hayal kuruyordu sadece.
Aidiyeti başka bir yere evrilse de kendini hep geldiği yerde arıyordu.
Oysa o yer çoktan değişmişti.
Gurbet Hanım nahifti.
Sanki bu dünyanın ahvalinden değil, başka bir zamandan kalmaydı.
Yıldızlarla konuşur, bazı gezegenleri ezbere bilirdi.
Sirius hakkında anlattıklarını bir başkasına söylesem bana deli derlerdi, ama o deli değildi — sadece inanmıştı.
Bazen onun inancı bana bir kum tanesi kadar küçük, bazen de ben ona göre bir kum tanesi kadar önemsiz görünürdüm.
Ama asıl soru şuydu:
Gurbet Hanım yıldızlardan düşmüştü, peki ben?
Ben nereden düşmüştüm, yoksa hiç mi düşmemiştim?
Gitmiştim.
Duygu mafyası peşimdeydi.
Umudumu saklayarak kaçtım onlardan; ülkenin dört bir yanına yayılmışlardı.
Eskiden bizim ülkede umut, alınıp satılan bir şey değildi.
Yaklaşık yirmi üç yıl önce çalmaya kalksalar da kimseyi soyamazlardı — o kadar güçlüydük.
Ama zaman ve şartlar değişir, bilirim.
Hiç kimse bugünkü hâlimizi tahayyül edemezdi.
Gurbet Hanım bile.
Yine de elimde kalanları korudum:
Umudumu, aşkımı, mevsimlerimi, hüzünlerimi ve gözlerimi.
Ama korumak yetmiyordu; ruhum acıyordu.
Ve kendimi işte o gezegende buldum.
Buraya gelmemi sağlayan şey, aslında direncim değil; duygu çetesinin son hamlesiydi.
“Ah Gurbet Hanım,” dedim içimden,
Sen yıldızlardan düşmüştün buraya, ben ise yalnızlardan.
Sayı: 69