Zaman zaman,
Göz bebeğimde gündüz
Göz kapağımda geceyken zaman,
Ben uzayın karanlığını bükmeye çalışırdım,
Sen, pırıl pırıl parlayan bir çoban yıldızı olup
Gözümün belirsiz yuvarlağını delip geçerdin.
Çıplak gözle bakılamayacak kadar aydınlanır ve ansızın ısınırdım.
Uçsuz bucaksız karanlıkta plansız manevralarla hırpalanan zavallı bedenim,
İç çekip sarılınca sana yörüngeden şaşardım.
Bizim hikayemiz güneşin aldatan parıltısına kanmadan sadece bana tutunman ve kaç milyon metrekarelik boşlukta asılı duran bu toz zerresinin kulağına eğilip: “İyileştireceğim seni.” demenle başlamıştı.
Neden sonra evrenimin dışından bir ses beni uyandırırdı, göğe sarılma hikâyemi tamamlamak üzereyken.
Sen kollarımın arasından kayar giderdin.
Mecburen dönerdim şu küçücük yere hem de çoban yıldızının biricik varlığım olduğunu bile bile.
Işığım,
bütünüyle havasız bir boşlukta bir gece ansızın yine bana
Sadece bana tutunacaksın biliyorum,
Ne olur kapama ışıklarını,
Ben karanlıktan korkarım.